1 Kasım 2009 Pazar

Emeklemeden, Koşmaya ASIMO!

2008'Mart - TBD Bilişim

O dünyanın en gelişmiş insansı robotu. 21 yıllık bir emeğin, harcanan milyonlarca doların ürünü. Robotların nereden, nereden nereye geldiklerinin canlı bir örneği. Robot çalışmalarında geçen onca yıla rağmen evimizde henüz niye robotları göremediğimizin somut bir cevabı.

En çok robotun çalıştığı endüstriyel alanların başında gelen otomotiv endüstrisinin Japon yıldızlarından Honda, daha 1980’lerde, geleceğin dört tekerleklilerden iki ayaklılara kayacağını öngörmüş olacak ki, 1986 yılında işe koyulmuş. Hedefleri iki ayaklı bir insansı robot. Çok ta zor değilmiş gibi görünen bu hedefe çok kolay ulaşılamayacağını, işin bilim-kurgu filmlerindeki gibi pek de kolay olmadığını bize gösterdi.

ASIMO Bu Günlere Kolay Gelmedi
Bugünkü ASIMO’ya gelinen süreçte ilk yıllar, iki ayak üstünde durabilen ve yürüyebilen bir robot yapmakla geçmiş. Geliştirilen ilk modellere baktığımızda değil yürümek, emeklemek bile değilmiş. Vinçle ayakta duran ve kablolarla hareket eden ilk modelin (E0) bir adımını atması 20 saniyeye yakın sürüyormuş. Sonraki model E1’de yürüme hızı saatte 250 metreye yükselmiş. E2 modelinde ilk kez ‘dinamik yürüme’ sistemi denenmiş ve hız 1.2 km/saate ulaşılmış. 5 yıllık bir çalışmanın ardından 1991’e gelindiğinde ortaya çıkan E3 modelinde yürüme şekli insana benzemeye başlamış, hız da 3 km/saati bulmuş. Sonraki evrede (1991-1993) geliştirilen E4, E5 ve E6 modellerinde yürümeyle ilgili önemli sorunlar aşılmış, robotlar askı ve kablo bağlantılarından kurtarılmışlar.

1986’dan 1993’e, sadece, iki ayak üzerinde insana benzer bir şekilde bir yere bağlı olmadan bağımsız yürüyebilen bir robot yapabilmek için uğraşılmış. Yürüme önemli ölçüde halledildiğine göre sıra bir çift bacaktan ibaret robota kol takmaya sıra gelmiş. Bacakların üstüne bir gövde ve iki kol eklenmiş. Ortaya çıkan robot P1 modeliymiş. İlk insansı prototip P1 yürümenin yanında kollarıyla cisimleri tutup, taşıyabiliyormuş da. P2 modelinin dışına plastik bir deri, yani kaporta eklenmiş. P3 ise kendi kontrol sistemiyle tamamen bağımsız hareket edebilecek hale gelmiş. Boyu 160 cm’e inmiş (ortalama bir Japon’un boyu), ağırlığı da azalmış ve 130 kg’a düşmüş. Görünümü astronot giysili bir insana benzemiş. ASIMO serisi bu model baz alınarak geliştirmiş.

1997 ile 2000 yılları arasında Honda’nın robot mühendisleri harıl harıl çalışmışlar ve ASIMO’yu geliştirmişler. Boyu 120 cm, ağırlığı sadece 54 kg olan bir robot ortaya çıkmış. Yeni şekliyle çok daha insansı ve sempatik bir hale gelmiş. Bu da insanların ASIMO’ya ürkmeden yaklaşmalarını sağlamış.
ASIMO, saatte 1.6 km hızla, dinamik ve başarılı bir şekilde yürüyebiliyor, merdiven inip-çıkabiliyor, kollarını kullanabiliyor, eliyle tokalaşabiliyor, başını istenen yöne çevirebiliyor. Kısıtlı da olsa Japonca ve İngilizce konuşabiliyor, sözle komut alabiliyor, sesleri ve yüzleri tanıyabiliyor, kol ile işaret edilen yere gidebiliyor gibi birçok özelliğe sahip. 2004 yılı sonlarında tanıtılan ikinci sürüm (v2) ASIMO’nun beli insanlardaki gibi dönebilir hale getirildi. Bu sayede sağlanan esneklik ile yürüyüş hızı 2.7 km/saat’e çıkmıştı. Ayrıca artık koşabiliyordu (6 km/saat) da.

Bügüne kadar birçok ASIMO üretildi. Bunlardan bazısı ülke ülke gezip kendilerini ve Honda teknolojisini tanıtıyor. Bunlardan bir tanesi 2004 yılında ülkemizi de ziyaret etmiş, otomobil fuarına katılmış ve başbakan ile tanışmıştı. ASIMO’nun diğer kardeşlerinden bazıları ise Japonya’daki Honda merkezinde ziyaretçileri karşılıyor ve onları gidecekleri yere götürüyorlar.

Birkaç ay önce ASIMO’lar takım halinde çalışabileceklerini gösteren bir “demo” yapmışlar ve bir kafedeki müşterilere servis yapmışlardı. Aküleri zayıflayan (“yorulan”) ASIMO’lar görevlerini diğer takım arkadaşlarına devretmiş ve otomatik şarj ünitesine gidip kendilerini şarj etmişlerdi.

Robotlar da Irak’ta Savaşıyor!

2008'Şubat - TBD Bilişim

Endüstriyel alanda kendisini ispatlayan ve üretimde önemli bir paya sahip robotların yıldızı şimdi de, en çok harcama yapılan alanların başında yer alan “Savunma Sanayi”nde parlıyor. Vatanından çok uzaklarda yıllardır savaşan ABD, son yıllarda geleneksel savaş donanımlarına robotları da ekledi. İlk aşamada bunun için 150 milyar dolar bütçe ayıran ABD, “Geleceğin Savaş Sistemi” çerçevesinde daha da fazlasını harcamayı planlıyor.

Askeri robotlar ilk olarak Bosna’da kullanıldı. Ama asıl Irak ve Afganistan’da önemli görevler üstlendiler, birçok ABD askerinin de hayatını kurtardılar. Bugüne kadar savaş koşullarında binlerce askeri robot kullanıldı. Bunlardan bazısı “gazi” olurken, bazılar da “şehit” düştü vatanlarından çok uzaklarda…

Çok sayıda kayıp veren ABD artık robotları vurucu, yok edici, öldürücü bir silah olarak da kullanmaya başladı. Gerçi “akıllı bomba” olarak tanıdığımız uzun menzilli robot füzeler (Tomahawk-Cruise vs.) çok uzun yıllardı aktif olarak kullanılıyor. Yüzlerce kilometre uzaktan hedefleri birkaç metre hatayla vurabilen, ABD Donanmasının en önemli kozlarından biri olan bu füzeler, gösterdikleri başarılarla kendilerinden bu güne kadar çok söz ettirdiler. Ama onların dışında kullanılmaya başlanan yeni nesil askeri hava ve kara robotları daha önceleri silahsızdı. Amaçları keşif ve bomba/mayın imhasıydı. Oysa onların bazıları şimdi “düşman” hedeflerini yok edecek silahlara da sahip ve silahlar da yeri geldiğinde tereddüt etmeden kullanılıyor.

Havadan keşif konusunda çok başarılı olan Predator ve Global Hawk, silahlandırılarak gerektiğinde kara hedeflerini de vurabilir hale geldi. “Hazır düşmanı bulmuşken yok edelim de” mantığıyla silahlanan insansız hava araçları (UAV), bugüne kadar Irak ve Afganistan’da defalarca kara hedeflerini vurdu. Şimdi yeni UAV’ler silahlı olarak tasarlanmaya başlandı. Bunlar uzaktan kumanda edilebildiği gibi, otonom olarak kendi kendilerine uçup, görevlerini yerine getirebilecekler.

Önceleri sivil alanlardaki şüpheli paketleri imha etmek için kullanılmaya başlanan bomba imha robotları, yıllardır savaş alanlarında da kullanılıyorlar. Bunlar daha da geliştirildi ve çok daha dayanıklı ve çevik keşif robotlarına dönüştürüldü. Mısır piramitlerinde insanların giremeyeceği kadar dar alanlarda keşif için de kullanılan iRobot’un PackBot’u, bu alandaki öncülerden. Irak ve Afganistan’da bugüne kadar 500’den fazla PackBot kullanıldı. Gelişmiş dinamik çift palet sistemi sayesinde her türlü ortamda hareket edebiliyor. Üzerindeki kamera ve algılayıcılar sayesinde çok değerli bilgiler toplayabiliyor. Çok da dayanıklı. Şüpheli bir binanın içine, pencereden asker tarafından fırlatılıp kolayca sokulabiliyor.

Diğer bir kara savaş robotu Talon. Tam anlamıyla bir silah. Her türlü arazide hareket kabiliyetine sahip paletleriyle görev yerine ulaşıp, üzerindeki kamera ve algılayıcılarla keşif yapıp, yönlendirilebilen silahlarıyla da hedefi vurabiliyor. İlk “öldürme yetkisi”ne sahip bu savaş robotu, değişik roket ve makineli tüfekler, hafif toplar taşıyabiliyor. Bunlardan birkaç tanesi değişik silahlarla donatıldığında yüksek bir vurucu güç elde edilebiliyor.

Daha büyük ebatlarda, daha uzun menzilli ve daha da yok edici paletli ve lastik tekerli askeri robotlar da geliştiriliyor. Fakat bunların aktif göreve başlaması için biraz daha geliştirilmeleri gerekiyor. Çok zorlu arazi koşulları için piyadelere destek olacak, cephane taşıyacak, keşif yapacak “katır robot”lar da geliştiriliyor. Bunlardan birisi Boston Dynamics tarafından geliştirilen dört ayaklı Big Dog. Gayet ilginç ve çok dengeli bir robot. En sarp yamaçlarda bile dengeli bir şekilde hareket edebiliyor. Yanlardan darbe bile alsa kolay kolay yıkılmıyor, hemen dengesini toparlayabiliyor. Hayat kurtaran bir robot ise savaş alanında yaralı askerleri kucağına alıp, güvenli bölgeye taşıyabiliyor. Bunların afetlerde de kullanılması düşünülüyor.

Bilişim Çağından Sonrası Robotlar Çağı mı?

2008'Ocak - TBD-Bilişm Dergisi

İnsanoğlu binlerce yıldır hep hayallerinin peşinde koştu durdu. Büyük hayallerinden birisi de robotlar üzerine. Bu hayallerin içinde doğayı taklit etme, kendi ‘canlı’larını yaratma gibi işin felsefik yönleri gayet derin ve kolay kolay içinden çıkılamayacak konular barınıyor. İnsanoğlunun doğaya hükmetme arzusu ne yazık ki bizi hep doğruya, güzele götürmüyor. Robotların fabrikalarda insanlar adına çalışıp üretmesine başta bir bazı işçiler karşı çıksa da, kimsenin diyecek bir sözü yok. Varsın çalışsınlar. Fakat iş robotlarla insanların sosyal alanlarda bir araya gelmesi olduğunda, işin birçok yeni boyutu ortaya çıkıyor. Bunlar da içinden çıkılması zor problemlerle dolu.

Robotların, bilgisayarların, görüntülü iletişim cihazlarının, üç boyutlu ekranların süslediği kurgu-bilim film ve dizileriyle büyüdük. Bunlardan bilgisayarlar, görüntülü cep telefonları hepimizin elinin altında mevcut. Fakat robotlar ve üç boyutlu televizyonlar ne yazık ki halâ hayatımıza girmiş değiller. Teknolojinin 1969 yılında insanlara Ay’a ayak basmasına olanak vermesine rağmen aradan geçen bu kadar yıla rağmen robotlar henüz daha ‘emekleme’ aşamasındalar.

Peki, bu kadar gelişmiş bir teknolojiye sahip insanoğlu niye robotları günlük hayatına sokamıyor? Demek ki teknolojimiz henüz robotları günlük hayatımıza sokacak kadar gelişmemiş demek en basit cevap olur herhalde.

Robotların günümüzde girdiği alanların başında üretim gelir. Başta otomotiv olmak üzere, birçok alanda robotlar üretimde çok yaygın olarak kullanılıyorlar. Gece-gündüz demeden, haftanın yedi günü, 24 saat çalışıyorlar. Arızalanmadıkça ve bakım haricinde de durmuyorlar. Yaptıkları işi her seferinde aynı kalitede ve zamanda yapıyorlar. Yılmadan, yorulmadan, zam istemeden çalışıyorlar. Bunun sonucunda üretim kalitesi ve üretim artarken, maliyet azalıyor. İnsanlar zor ve tehlikeli işleri robotlara bırakırken, yaratıcılık isteyen işlere doğru kayıyorlar.

Endüstriyel robotların yaptığı işler giderek artarken insanların asıl beklentisi olan günlük yaşama robotların girmesi de giderek yaklaşıyor. Fabrika ortamı robotlara göre düzenlenebilirken günlük yaşam alanları bundan çok uzak. Gerçek hayat şartları robotlar için çok vahşi. Bir robotun bu şartlar içinde ‘yaşaması’ çok zor. Bu durumda ortam şartlarını robotlara göre düzenlemek ya da robotları bu şartlara uydurmak gerekiyor. Şu anda seçilen çözüm ikincisi. Robotların insanlar gibi günlük yaşam alanlarında hareket edebilir hale gelmesi de hiç kolay değil. Bunu başarmak çok emek ve yatırım istiyor.

Honda’nın mühendisleri 1986 yılında insansı bir robot geliştirmek için yola koyuldular. Ama netice almak hemen mümkün değildi. Yıllarca, sadece iki ayaküstünde yürütebilmek için uğraştılar. Taa ki 1993’e gelindiğinde yürüme oldukça düzeldi ve sonraki aşamaya geçilip iki de kol eklendi, P1 modeli ortaya çıktı. 1997 yılına gelindiğinde bildiğimiz ASIMO’nun ilk modeli yapıldı. ASIMO yıllardır dünyanın en gelişmiş insansı robotlarından biri. Çok düzgün bir şekilde yürüyebiliyor, koşabiliyor, elleriyle tokalaşmak dahil birçok şeyi yapabiliyor, etrafındakileri kısıtlı da olsa algılayabiliyor, insanları tanıyabiliyor, sesle komut alabiliyor, konuşabiliyor. Bunca becerisine rağmen halâ çok sınırlı ortamlarda kullanılabiliyor. Bu tür robotların önünde halâ birçok engel mevcut. Fakat onların hayatımıza katılmasına çok az bir zaman kaldı. Biraz daha sabır…

Robotlar aslında çok az da olsa günlük hayatımıza girmiş durumdalar. Bu da oyuncaklar sayesinde olmuş. Bir zamanların moda oyuncağı Furby, sonrasında Sony’nin AIBO köpek robotu, günümüzde ünlü robot uzmanı Mark Tilden’in Robosapien’i ve diğer oyuncakları buna örnek. Oyuncağın ötesine geçip, gerçekten bir iş yapan robotlar da mevcut. Uzun yıllardır MIT’in bilgisayar bilimleri ve yapay zekâ laboratuarlarının başında olan Rodney Brooks’un kurucuları arasında olduğu iRobot’un evler için geliştirdiği robot yer temizleyicileri (elektrikli süpürge) bugüne kadar 2,5 milyondan fazla adet satılmış. Bu örnekler gösteriyor ki aslında robotlar milyonlarca eve girmişler ve orada ‘yaşıyorlar’…

Robotların endüstriyel alanlarındaki varlıklarından ziyade, günlük yaşantımıza girdiklerinde hayatımız değişecek ve robot çağı başlayacak. İşte o zaman Asimov’un ünlü üç robot kanunu işlemeye başlayacak, devletler kanunlarını bunlara göre değiştirmek zorunda kalacak. Güney Kore bu konuda ilk adımları attı bile!

Sanat ve Teknoloji Festivali: a-m-b-e-r’08

2008'Aralık

Kasım ayında ikincisi düzenlenen uluslar arası “a-m-b-e-r” festivalinde sanatçılar, teknolojiyi harmanlayarak yaptıkları eserlerini sergilediler, çeşitli etkinlikler gerçekleştirdiler. Teknoloji ve sanatı buluşturan ve alanında ülkemizin en büyüğü olan bu etkinlikte; etkileşimli yerleştirmeler, performans, gamerz (oyun), sanatçı sunumları, seminer ve atölye etkinlikleri İstanbul’da Taksim ile Karaköy arasındaki birçok mekâna dağılmıştı.

Beden ve işlem odaklı sanatsal ifade biçimlerini araştırmayı amaçlayan ve İstanbul merkezli bir oluşum olan Beden İşlemsel Sanatlar Derneği tarafından düzenlenen festivalin birçok destekçisi bulunuyor. Festival bu yıldan itibaren üç yıl boyunca İstanbul 2010 Kültür Başkenti kapsamında da destekleniyor.

Çok sayıdaki yerli ve yabancı sanatçının birbirinden ilginç eserleri arasından birkaç tanesini kısaca tanıtalım:

Kafesteki Kuş Robot
Etkileşimli yerleştirmeler arasında en çok ilgiyi çeken “iş”lerden biri kuş kafesi içine yerleştirilmiş bir “robot kuş”. LED ışıklı gözleri, gagası minik bir kamera olan bu “kuş”, etrafındakileri kafesin tabanında yer alan sensörlerden faydalanarak takip ediyor ve iletişime geçiyor. Ziyaretçilerin baş seviyesine yakın bir yükseklikte yerleştirilmiş kafesteki kuş, takip ettiği kişinin görüntüsünü başındaki kamera vasıtasıyla yan taraftaki televizyona aktarıyor.

Robot kuş ile iletişime geçen ziyaretçiler, kuş üzerindeki kamera vasıtasıyla alınan kendi görüntülerindeki kafesin tellerini görünce duygusal olarak az ya da çok etkileniyorlar. Robot kuşun oldukça başarılı sempatik hareketleri, kurulan duygusal bağı kuvvetlendiriyor.

Profesör Dowell’in Başı
Diğer ilginç bir eser robot bir “baş”. Maske şeklindeki suratın arkasında hareketi sağlayan birçok servo motor yer alıyor. Bunlar gözleri ve başı değişik açılarda hareket ettirebiliyorlar. Robotların da duyguları olabileceğini ziyaretçilere hissettirmeye çalışan bu robot, hüzün, umut ve naif bir karakter sergiliyor.

Nabız
Blogger.com’daki kişisel blog’larda yeni yazılanlardaki duygusal ifadelerdeki kelimeleri analiz ediyor ve Robert Plutchik’in temel duygular listesine göre oluşturulmuş kalp şeklindeki modelde sonucu canlandırıyor. Blog’a eklenen duygusal ifadelerdeki anahtar kelimelerin istatistikî oranına göre kalp modelinin o duyguya ait olan bölümü bir servo motor vasıtasıyla çekilerek kabartılıyor. Kalp modelindeki hareketleri takip ederek o anda blog’a yazanların duygusal durumları üç boyutlu olarak kolayca görülebiliyor.

Piyasalar Dalgalanıyor
Nabız eserinin bir benzeri olan bu eser, borsalardaki verileri analiz ediyor ve bunu bir sese dönüştürüyor. Borsalardaki hareketler oluşturulan sesin değişmesi ile kolayca anlaşılıyor, takip edilebiliyor. Dünya ekonomisinin gidişatını canlı canlı yansıtan ilginç bir çalışma.

www.a-m-b-e-r.net
www.a-m-b-e-r.org

Özel Robot Ajanlarınız Göreve Hazır!

2008'Kasım

“Ajan robot” kavramı ile ilk olarak yıllar önce tanışmıştık. Uzan’ların el konulan malları arasında yer alan robot köpek AIBO’nun burnunda yer alan kamerası nedeniyle bir süre gazete manşetlerinden düşmemişti. Son derece masum Sony’nin AIBO’su, bir anda teknolojik bir casus silah olarak nitelendirildi.

AIBO, burun ucunda yer alan kamerası sayesinde etrafındaki nesneleri görebiliyor, özel renkli topunu tanıyabiliyor ve takip edebiliyor. Görüntüyü kablosuz bilgisayara aktarabiliyor. İstenirse fotoğraf da çekip, kablosuz iletebiliyor. 1990’larda SONY tarafından satışa sunulan robot köpek AIBO, evlere giren gerçek anlamda ilk robot sayılabilir. Her ne kadar bir oyuncak olsa da, o zaman için günün ilerisinde bir üründü. Hareketleri gayet gerçekçi ve sevimliydi. RoboCup yarışmasında yıllarca top koşturdu. Sony, yıllar önce satıştan kaldırıp, desteğini de kesince bu yıl RoboCup’ta jübilesini yaptı ve yerini Fransız’ların insansı robotu Nao’ya bıraktı.

Ülkemizde pek tanınmayan ve LEGO gibi eski bir eğitici oyuncak üreticisi Erector-Mecanno, çizgisinden biraz farklı bir “casus robot” satışa sundu. Spykee adındaki bu robot aslında genel amaçlı bir robot. Ama istenirse “casus” ve güvenlik amaçlı da kullanılabiliyor. Üçgen formlu paletleri üzerinde ev ortamında kolaylıkla hareket edebilen robotun kafası bir kamera. Wi-Fi kablosuz bağlantı ile bilgisayar bağlantısı kuruyor. Görüntüyü ve çektiği fotoğrafları bilgisayara aktarıyor. Bilgisayardaki özel arabirim programıyla kumanda ediliyor. Internet bağlantısı le dünyanın herhangi bir yerinden kumanda edilebiliyor.

VOIP özelliği sayesinde dünyanın herhangi bir yeriyle görüntülü görüşme imkânı veriyor. Birbirinden uzakta çocuklar ve ebeveynleri Spykee vasıtasıyla rahatlıkla görüntülü görüşebiliyor. Ebeveynler evlerinin veya dünyanın bir köşesinde çocuklarının odasını görebiliyor. Spykee bir “bekçi” olarak da oldukça başarılı. Kamerasıyla hareketleri algılayıp, size haber verebiliyor. Anın fotoğrafını e-mail ile sahibine iletebiliyor. 8 ayrı video filtresiyle görüntüleri gösterebiliyor (termik görüntü vs.).

İlgi çekici ışık ve ses efektlerine sahip. MP3 dinletebiliyor. rovio Spykee’nin “robot”, “akrep” ve “ay aracı” şeklinde üç ayrı modeli var. Seti alıp, kendiniz monte ediyorsunuz (www.spykeeworld.com).

Geçen ay tanıttığımız WowWee Toys’un (www.wowwee.com) da yakında satışa sunulan benzeri bir ürünü var. Rovio adındaki Wi-Fi kablosuz bağlantı ile uzaktan kumandalı robotun üzerinde de bir kamera bulunuyor. Kamera her yöne, her açıya çevrilebiliyor. Her yöne hareket edebilen özel üç tekerleği üzerinde hareket eden bu robot bir kaplumbağa benziyor. Rovio’nun bir oyuncak olmadığı da ayrıca belirtiliyor!..

Üzerindeki kamera, hoparlör ve mikrofon sayesinde internet üzerinden dünyanın her yanı ile görüntülü görüşebiliyor. Gelişmiş yön/yer bulma sistemiyle istenilen noktalara kendi kendine ulaşabiliyor. Spykee gibi Rovio da otomatik olarak şarj ünitesine gidip, kendi kendini şarj edebiliyor (www.meetrovio.com).

WowWee’nin Yeni Robot Oyuncakları

2008'Ekim

Robot ve uçan oyuncakları ile ünlü WowWee Toys (www.wowwee.com), ilk olarak milyonlarca satılan Robosapien adındaki insansı robot ile adını duyurmuştu. Daha sonra çıkardığı dinazorumsu Roboraptile ve Roboraptor, köpek robot Robopet, yılan robot Roboboa, örümcek-yengeç benzeri Roboquad ve minik panda ayısı RoboPanda ile robot serisini devam etmişti. Robosapien’in ikinci nesli Robosapien V2 ve Robosapien Media ile zirveye tırmanmıştı.

CES fuarında ve değişik yerlerde zaman zaman kendini gösteren yeni robot oyuncaklar serisi nihayet satışa sunuldu. Uzun zamandır merakla beklenen yeni seride gerçekten de birbirinden ilginç oyuncaklara yer alıyor. Bunlar da büyük satış rakamlarına ulaşacaklardır kesinlikle…

Tri-Bot
Robosapien’in yerini alacak iki oyuncaktan biri olan Tri-Bot, ayak yerine tekerlekle hareket etmeyi seçmiş. Tekerlekleri de bildiğiniz tekerleklerden çok daha ileri teknolojiye sahip. Hem ileri-geri, hem de yanlara hareket etme özgürlüğü sağlayan bu tekerleklerden üç tanesi kullanan robot, her yöne rahatlıkla ve hızlı bir şekilde hareket edebiliyor, kendi etrafında da dönebiliyor.

Şakacı ve yaygaracı bir karaktere sahip Tri-Bot, uzaktan kumanda ile hareket ettiriliyor. Gitmesi istenilen yöne doğru kumandayı eğmek yeterli. Kaşları, kulakları ve tepesinde gizli ışık hareketli. Üzerindeki sensörleri kullanarak önündeki engellere çarpmadan kendi kendine hareket edebiliyor. Bekçi modunda etrafında bir cisim algıladığında yaygara koparıyor. Labirent, mayın tarlası ve patern gibi oyunları birlikte oynanabiliyorsunuz. 40 adıma kadar programlanabiliyor.

Mr. Personality
Tri-Bot’un daha gelişmiş bir modeli. Tam anlamıyla bir şovmen. Fıkralar anlatabiliyor, şakalar yapabiliyor, günlük falınıza bakabiliyor, geleceğinizle ilgili sorulara cevap verebiliyor. Suratı renkli bir minik ekrandan oluşuyor. Yüzü çizgi film karakterlerine benziyor. Birçok yeri hareketli olan bu robot, misafirleri karşılayıp onları selamlayabiliyor. Sesli mesaj kaydedip, çalabiliyor. Saati gösterebiliyor. Alarmlı saat olarak da kullanılabiliyor.

Femisapien
Teknolojik oyuncakları her ne kadar erkekler daha çok sevse de, kızların da sevebileceği bu “bayan” robot, “erkek” robot egemenliğini yıkmaya azimli. Bir manken edasıyla hareket eden Femisapien, diğer iki robota göre daha insansı bir görüntü ve hareket etme özelliklerine sahip. Ayakları ile yürüyor, başını ve kollarını hareket ettirebiliyor. Bunları da gayet “zarif” ve “alımlı” bir şekilde yapıyor. Şarkılara eşlik edebiliyor, dans edebiliyor. Etkileşimli özelliklerinin yanında sizi öpebiliyor da. Bunların dışında zamanla keşfedilecek 59 gizli özelliğe de sahip. Anlayacağınız O tam bir “dişi”...

Wrex the Dawg
Tam bir çizgi karakter yıldızı hurdalık bekçi köpeği. Sevimli ve şakacı bu köpek, ayakları olsa da tekerlekler üzerinde hareket ediyor. En ilginç özelliklerinden bir gözlerinin “jackpot”lardaki gibi dönerek değişmesi. Ruh halini (kızgın, mutlu ve çılgın) gözlerinden anlamak mümkün. Kendisi gibi ilginç bir uzaktan kumandası var. Kedi gibi miyavlayabiliyor da…

Chatterbot
Birbirinden muzip üç ayrı kahraman. PC veya Mac’e yüklenen program ve USB bağlantısı ile çalışıyorlar. E-mail, takvim ve chat programlarıyla etkileşimli olarak hareket ediyor ve konuşuyorlar. Görevleri, bilgisayar başında harcadığınız ömrümüzü daha renkli ve muzip hale getirmek. Ayrıca bilgisayar yerine bir müzik çalara bağlanarak da kullanılabiliyorlar.

Bugbot
Küçük böcek robotun ikisi tekerlekli, ikisi de paletli olan dört farklı modeli mevcut. Temel özellikleri benzer bu böcek robotlar birbirleriyle etkileşebiliyorlar da. Önlerindeki dokungaç sensörleriyle gerçek bir böcek gibi hareket edebiliyorlar. Engellerle dolu bir parkur hazırlayıp onları salıp seyretmek çok eğlenceli. Siz de deneyin!..

www.wowwee.com

RoboCup'ın Yeni Futbol Yıldızı Nao Robotu

2008'Eylül

Her yıl olduğu gibi bu yıl da dünyanın önde gelen “robotçu” akademisyenler ve robotları RoboCup’ta kozlarını paylaştılar. 2008 olimpiyatlarının da ev sahibi olan Çin’in Suzhou şehrinde düzenlenen etkinliklere 35 ülkeden 373 takım katıldı.

Ülkemizi her yıl olduğu gibi Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü’nün Cerberus Robotik takımı temsil etti. Ülkemizin yapay zekâ konusunda en değerli akademisyenlerinin başında gelen, aynı zamanda bölümün de başkanı olan Prof. Dr. Levent Akın liderliğindeki Cerberus takımı, AIBO robot köpekleri ve minik insansı Nao robotlarıyla standart platform futbol karşılaşmalarında “top koşturdu”.

RoboCup etkinliği sempozyum ve yarışmalardan oluşuyor. Sempozyumda robotik konusundaki çalışmalar paylaşılıyor, bildiriler sunuluyor. En iyi öğrenci sunumuna da ayrıca ödül veriliyor. Ödülü bu yıl üç Alman öğrenci kazandı. Yarışmalarda üniversite ve lise (19 yaşından küçükler) öğrencilerinin oluşturdukları takımlar ayrı ayrı yarışıyor. Katılan takımların yaklaşık olarak yarısı üniversite, diğer yarısı da lise-ortaokul öğrencileriydi. Üniversite takımları futbol, kurtarma ve ev uygulamaları alanlarında birçok dalda yarışıyor. Futbolda (soccer); küçük boy, orta boy, standart platform, insansı ve simülasyon ana dallarında birçok lig bulunuyor. Robotlar hem yeşil sahada, hem de sanal ortamda futbol maçları yapıyor. Kimi dallarda tekerlekli robotlar, kimi dallarda 4 ayaklı robot köpekler ve iki ayaklı insansı robotlar kendi rakipleriyle karşılaşıyor.

Küçük ve orta boy tekerlekli robotlar yeşil sahalarda gayet başarılı ve canlı bir performans sergilerken, 4 ayaklılarda ve iki ayaklılarda halâ emekleme dönemindeyiz. İnsansı robot futbolcuların maçlarını seyretmek bu yüzden büyük bir sabır gerektiriyor. İnsansı futbolcu robotların, insan futbolcularla futbol oynaması şimdilik bir “hayal”. Neyse ki RoboCup’ın hedefi olan 2050 yılına daha çok var. Ancak o yıllara yaklaşıldığında robotlar insanlarla futbol sahasında maç yapabilecek seviyeye gelebilecekler gibi görünüyor.

Fransız Aldebaran Robotics firmasının geliştirdiği insansı minik robot Nao, Sony’nin robot köpeği AIBO’nın yerini aldı. 4 ayaklı kategorisi bu yıl son kez düzenlendi. Standart platform adını alan bu dalda takımlar, aynı özelliklere sahip Nao robotlarıyla kendi hünerlerini sergiliyorlar. Nao ilk RoboCup’ı biraz şaşkın geçirse de, gelecek yıl çok daha iyi bir performans gösterecektir kesin…

RoboCup’a sonradan eklenen futbol dışındaki “kurtarma” dalında amaç, deprem ve savaş gibi (doğal ve doğal olmayan) afetlerde göçük altındaki insanları arama ve kurtarma işlemlerinde robotları kullanmak. Bu alanda giderek daha başarılı robot çalışmalarını görmek insanı sevindiriyor. Yeni eklenen bir dal da RoboCup@Home. Evlerde çeşitli işleri yapan robotların gelişimine katkıda bulunmak amacıyla başlatılan bu dalda, gelecek yıllarda evlerimizde kullanacağımız robotların ilk örneklerini göreceğiz.

19 yaşından küçük öğrencilerden oluşan takımlar RoboCup Junior altında yarışıyor. İki ayrı yaş grubunda futbol, kurtarma ve büyüklerde olmayan dans dalları yer alıyor.

İran ve Yunanistan Atakta
RoboCup’ta dereceye girenlere baktığımızda oldukça ilginç bir tablo karşımıza geliyor. Bir kere RoboCup’ın yıldızı dünya lideri ABD değil. Bu yılki yarışmalarda sadece 9 dereceye girebilmiş. Futbol deyince ilk akla gelen ülkelerden sadece İngiltere 3, İtalya 2 dereceye girebilmiş.

Çin hem ev sahibi hem de en en çok dereceye giren olarak RoboCup 2008’in gerçek yıldızı. Toplam 31 dereceye girmiş. Çin’i Almanya 30, Japonya 23 derece ile takip ediyor. Komşumuz İran, bu yıl 9 dereceye girdi. Bu başarı havadan gelmedi. Yıllardır canla-başla çalışıyorlar. Ayrıca üç yıldır düzenledikleri yerel RoboCup yarışması ile bu alana verdikleri önemi net bir şekilde gösteriyorlar.

Genellikle kendimizi karşılaştırdığımız komşumuz Yunanistan’ın da iki derecesi var. Nao robotlarının kullanıldığı standart platform 2 ayaklılarda üçüncü oldular. Microsoft Robotics Studio kullanılarak yapılan Nao simülasyon dalında ise birinci oldular.

2011 Yılında Ev Sahibi Türkiye Olacak!
Boğaziçi Üniversitesi Robotik Takımının yıllardır sürdürdüğü değerli çabaların sonucunda Türkiye, 2011 yılında yapılacak RoboCup’ı düzenlemeye hak kazandı. İstanbul’da yapılacak bu etkinliğe 400 civarında takımın ve 2.500 civarında katılımcının katılması bekleniyor.

Ne yazık ki tek takımla sürekli bir başarı gösteremediğiz RoboCup’ta daha fazla geç kalmadan diğer üniversitelerimizin de elemeleri geçerek katılmaya hak kazanması, kısa sürede tecrübe kazanıp, başarılar elde etmesi gerekiyor. Bu da yetmiyor; üniversitelerimiz dışında liselerimizin de RoboCup Junior’a soyunması şart. Yoksa 2011 yılında ev sahibi olarak çok da başarılı olamayız!

www.robocup-cn.org

http://robot.cmpe.boun.edu.tr/

http://robot.cmpe.boun.edu.tr/~cmericli/blog/