2008'Ocak - TBD-Bilişm Dergisi
İnsanoğlu binlerce yıldır hep hayallerinin peşinde koştu durdu. Büyük hayallerinden birisi de robotlar üzerine. Bu hayallerin içinde doğayı taklit etme, kendi ‘canlı’larını yaratma gibi işin felsefik yönleri gayet derin ve kolay kolay içinden çıkılamayacak konular barınıyor. İnsanoğlunun doğaya hükmetme arzusu ne yazık ki bizi hep doğruya, güzele götürmüyor. Robotların fabrikalarda insanlar adına çalışıp üretmesine başta bir bazı işçiler karşı çıksa da, kimsenin diyecek bir sözü yok. Varsın çalışsınlar. Fakat iş robotlarla insanların sosyal alanlarda bir araya gelmesi olduğunda, işin birçok yeni boyutu ortaya çıkıyor. Bunlar da içinden çıkılması zor problemlerle dolu.
Robotların, bilgisayarların, görüntülü iletişim cihazlarının, üç boyutlu ekranların süslediği kurgu-bilim film ve dizileriyle büyüdük. Bunlardan bilgisayarlar, görüntülü cep telefonları hepimizin elinin altında mevcut. Fakat robotlar ve üç boyutlu televizyonlar ne yazık ki halâ hayatımıza girmiş değiller. Teknolojinin 1969 yılında insanlara Ay’a ayak basmasına olanak vermesine rağmen aradan geçen bu kadar yıla rağmen robotlar henüz daha ‘emekleme’ aşamasındalar.
Peki, bu kadar gelişmiş bir teknolojiye sahip insanoğlu niye robotları günlük hayatına sokamıyor? Demek ki teknolojimiz henüz robotları günlük hayatımıza sokacak kadar gelişmemiş demek en basit cevap olur herhalde.
Robotların günümüzde girdiği alanların başında üretim gelir. Başta otomotiv olmak üzere, birçok alanda robotlar üretimde çok yaygın olarak kullanılıyorlar. Gece-gündüz demeden, haftanın yedi günü, 24 saat çalışıyorlar. Arızalanmadıkça ve bakım haricinde de durmuyorlar. Yaptıkları işi her seferinde aynı kalitede ve zamanda yapıyorlar. Yılmadan, yorulmadan, zam istemeden çalışıyorlar. Bunun sonucunda üretim kalitesi ve üretim artarken, maliyet azalıyor. İnsanlar zor ve tehlikeli işleri robotlara bırakırken, yaratıcılık isteyen işlere doğru kayıyorlar.
Endüstriyel robotların yaptığı işler giderek artarken insanların asıl beklentisi olan günlük yaşama robotların girmesi de giderek yaklaşıyor. Fabrika ortamı robotlara göre düzenlenebilirken günlük yaşam alanları bundan çok uzak. Gerçek hayat şartları robotlar için çok vahşi. Bir robotun bu şartlar içinde ‘yaşaması’ çok zor. Bu durumda ortam şartlarını robotlara göre düzenlemek ya da robotları bu şartlara uydurmak gerekiyor. Şu anda seçilen çözüm ikincisi. Robotların insanlar gibi günlük yaşam alanlarında hareket edebilir hale gelmesi de hiç kolay değil. Bunu başarmak çok emek ve yatırım istiyor.
Honda’nın mühendisleri 1986 yılında insansı bir robot geliştirmek için yola koyuldular. Ama netice almak hemen mümkün değildi. Yıllarca, sadece iki ayaküstünde yürütebilmek için uğraştılar. Taa ki 1993’e gelindiğinde yürüme oldukça düzeldi ve sonraki aşamaya geçilip iki de kol eklendi, P1 modeli ortaya çıktı. 1997 yılına gelindiğinde bildiğimiz ASIMO’nun ilk modeli yapıldı. ASIMO yıllardır dünyanın en gelişmiş insansı robotlarından biri. Çok düzgün bir şekilde yürüyebiliyor, koşabiliyor, elleriyle tokalaşmak dahil birçok şeyi yapabiliyor, etrafındakileri kısıtlı da olsa algılayabiliyor, insanları tanıyabiliyor, sesle komut alabiliyor, konuşabiliyor. Bunca becerisine rağmen halâ çok sınırlı ortamlarda kullanılabiliyor. Bu tür robotların önünde halâ birçok engel mevcut. Fakat onların hayatımıza katılmasına çok az bir zaman kaldı. Biraz daha sabır…
Robotlar aslında çok az da olsa günlük hayatımıza girmiş durumdalar. Bu da oyuncaklar sayesinde olmuş. Bir zamanların moda oyuncağı Furby, sonrasında Sony’nin AIBO köpek robotu, günümüzde ünlü robot uzmanı Mark Tilden’in Robosapien’i ve diğer oyuncakları buna örnek. Oyuncağın ötesine geçip, gerçekten bir iş yapan robotlar da mevcut. Uzun yıllardır MIT’in bilgisayar bilimleri ve yapay zekâ laboratuarlarının başında olan Rodney Brooks’un kurucuları arasında olduğu iRobot’un evler için geliştirdiği robot yer temizleyicileri (elektrikli süpürge) bugüne kadar 2,5 milyondan fazla adet satılmış. Bu örnekler gösteriyor ki aslında robotlar milyonlarca eve girmişler ve orada ‘yaşıyorlar’…
Robotların endüstriyel alanlarındaki varlıklarından ziyade, günlük yaşantımıza girdiklerinde hayatımız değişecek ve robot çağı başlayacak. İşte o zaman Asimov’un ünlü üç robot kanunu işlemeye başlayacak, devletler kanunlarını bunlara göre değiştirmek zorunda kalacak. Güney Kore bu konuda ilk adımları attı bile!
1 Kasım 2009 Pazar
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder