27 Ağustos 2009 Perşembe

ARİF 2006 – “Araştırmacılar Gecesi”

2006'Ekim

Araştırmacılar Gecesi” (“Researchers’ Night”) etkinliği, 22 Eylül’de Avrupa’nın 30 ülkesindeki 110 kentiyle aynı anda Sabancı Üniversitesi’nin ev sahipliğinde İstanbul-Tuzla’daki yerleşkede düzenlendi. Türkiye’de ilk kez düzenlenen Araştırma ve İnovasyon Festivali (ARİF) 2006, araştırmacılar ile toplumu eğlenceli bir ortamda bir araya getirdi.

Avrupa Birliği 6. Çerçeve Programı kapsamında Sabancı Üniversitesi, TÜBİTAK ve Zihni Sinir işbirliğiyle hayata geçen, bu yılın gözde etkinliklerinin gözdesi Petrol Ofisi’nin sponsorluğunda düzenlenen festivalin amacı, araştırmaların topluma katkılarının daha iyi anlaşılmasını sağlamak, araştırmacıların olanaklarının iyileştirilmesine katkıda bulunmak, gençleri Araştırma ve Geliştirme alanında kariyer yapmaya teşvik etmek ve araştırma konusunda Türkiye'nin AB nezdinde çekiciliğini arttırmak.

“Araştırma eğlencelidir, Araştırma yararlıdır ve Araştırmacılar insandır” ana temaları üzerinde festival şeklinde düzenlenen bu etkinlik, ister akademik, ister sade bir vatandaş olsun herkes için bilgilendirici ve aynı zamanda eğlendiriciydi. Bilim ve teknolojinin, araştırmanın güzelliğini gelen her ziyaretçiye yaşattığını ortamın atmosferinde anında hissetmek mümkündü. İnsanımızın geleceğin dünyasında AR-GE konusundaki zaaflarını gidermek için atılmış önemli adımlardan biriydi.

Keşke herkesin daha kolay ulaşabileceği bir yerdi gerçekleştirilebilseydi. Ama ona rağmen katılım oldukça yüksek oldu. Her yaştan ve her alandan ziyaretçilerin akın ettiği festivalde, üniversite öğrencileri dışında ilköğretim ve lise çağından da birçok öğrenci vardı. Gruplar halinde gelen okullar arasında bu yıl yeni açılan ve bir ilk olan Bahçeşehir Fen ve Teknoloji Lisesi de vardı. İstanbul’un diğer köşesinden gelen geleceğin bilim adamları, bu ortamın havasını solumak, araştırmalarla ve araştırmacılarla tanışmak için can atıyorlardı. Fen Lisesi kavramını teknoloji ile buluşturan bu yeni ve öncü konsept gerçekten çok önemli bir adım. Buradaki öğrenciler öğrendiklerini de uygulayacakları, araştırıp geliştirebilecekleri her türlü ortama sahipler. Robot teknolojilerini içeren Mekatronik dersleri gördüğüm kadarıyla üniversite seviyelerinde.

Festival etkinliklerinde birbirinden ilginç araştırmaların tanıtımları, demoları, etkileşimli deneyler, sohbetler yanında atölye çalışmaları da vardı. Bunlara bir de eğlendirici etkilikler, şovlar ve Kargo konseri de eklenince (ikramları da unutmamak gerek), festivalin tadına doyum olmadı. Öğlen başlayan festival, lazer gösterileri ardından başlayan Kargo’nun konseriyle gece yarısı sona erdi. Festivale ulaşım Taksim ve Kadıköy noktalarından kalkan ücretsiz servislerle de çok rahattı.

Neler Vardı?..
Neler yoktu ki!.. Porof. Zihni Sinir’in yaratıcısı İrfan Sayar’ın çizgileriyle renklenen festivalde enerji, robotik, nano teknoloji, gıda, genetik ve biyoteknoloji, akıllı sistemler, akıl ötesi sistemler, akıllara ziyan sistemler, atölyeler, sergiler ve araştırmacılarla sıcak sohbetler yer aldı.

Tanıtılan projelerden bazıları ise şunlardı:

  • Satranç tahtasının görüntüsünü işleyip insan rakibiyle satranç oynayan robot,
  • Beyin dalgalarını işleyerek otomobillerde güvenli sürüşün artırılması,
  • Göz kaslarının elektriksel sinyallerini işleyerek bakarak bilgisayar faresini hareket ettirme,
  • Depremde enkaz altında kalanların kolayca kurtarılmasını sağlayan elektronik kolye,
  • Projeksiyon cihazından perdeye yansıtılan görüntü önünden geçen kişilerin hareketlere duyarlı görüntü efektleri oluşturması,
  • Vestel’in televizyondaki görüntünün daha net ve canlı gözükmesini sağlayan sistemleri,
  • Su döngülü CPU soğutma,
  • Dijital fotoğraf makinesinin çektiği portrelerden otomatik karikatür çizimi,
  • Süper su-iten ve daima-temiz yüzeylerin elektrodokuma ile yapımı ve bunun ilginç uygulamaları,
  • DNA’nı kolyende taşı,
  • İstanbul çöpleriyle büyüyen bitkiler,
  • Sorunlu topraklara bitkilerin nasıl adapte olduğunu gösterme,
  • Elle yazılmış matematiksel ifadeleri tanıma…

Porof. Zihni Sinir Proceleri :)
Bunların yanında Porof. Zihni Sinir’in üç boyutlu “akıllara ziyan sistemler” de sergilendi. Bunlardan bazıları ise; dikiş makineli bisiklet, hijyenik tek kaptan çorba içme makinesi, elektrik kesildiğinde mumunu otomatik yakan düzenek, elektrik geldiğinde yanık mumu söndüren makine, kendi kendini kapatan musluk, walkman’lı stetoskop, pirinç ayıklama makinesi, bekleme çatalı

Atölye Çalışmaları
Ben de bu festivalde Porof. Zihni Sinir’in asistanı olarak katıldım. Zihni Sinir Tasarım Atölyesinde geliştirdiğimiz cep telefonlarının radyo sinyallerine duyarlı “Akrebik” procesini atölye çalışmaları kapsamında 20 katılımcı ile gerçekleştirdik. 10’ar kişilik iki grup halinde yaptığımız “workshop”lar çok eğlenceliydi. Ortaya çıkan Akrebik’leri festival boyunca katılımcıların ellerinde ve başkalarına demo yaparken görmek beni çok mutlu etti.

Diğer bir atölye çalışması Intel’in İstanbul İnovasyon Merkezi tarafından düzenlenen “Sistematik İnovasyon Atölye Çalışması” idi. Video destekli yaratıcı ve inovatif çözüm üretimini sistematize etme ve kurumsal anlamda özümsemeyi amaçlayan bu projede, üniversite öğrencilerine uygulamalı olarak sistematik inovasyon kavramı, beyin fırtınası, danışıklı karar verme sistemleri ve demokratik katılım olguları işlendi.

Sergiler
İrfan Sayar’ın 50 adet Porof. Zihni Sinir procesinden oluşan sergide, insanın alet ve teknolojiyle ilişkisi konuluydu. Karikatür tadındaki bu proceler, insanlara alet ve teknolojiye farklı bir gözle bakınca neler görülebileceğini mizahi bir dille anlatıyordu.

Diğer bir sergi ise bilim insanlarının sanatsal yönlerini gösteren bir tezhip ve ebru sergisiydi. TUBİTAK-UEKAE Müdür Yardımcısı Alparslan Babaoğlu'nun eserlerinden oluşan bu sergi de festivale farklı bir renk kattı.

Festivalin web sitesi http://www.arif2006.org/ adresinde yer alıyor. Buradan uluslar arası web sitesine de ulaşabilirsiniz.

Savaşçı Robotlar

2006'Eylül

Geleceğimizi paylaşacağımız robotları da kendimize benzetmeye başladık bile... Henüz birçoğumuzun evinde robotlarımız yok. Amma velâkin, Irak’ta yıllardır savaşan bir sürü robot asker var. Bunlar her ne kadar uzaktan kumandalı “oyuncak tanklar” olsa da, yakın gelecekte kendi kendilerine hareket etme “özgürlüğüne” kavuşacaklar. Ve o zaman Asimov’un robot yasalarını çiğneye çiğneye acımasızca “sahiplerinin düşmanlarını” yok edecekler!

İnsanların ve diğer hayvanların hayatta kalma temel içgüdülerinin robotlara da geçmesi önceden sadece bilim-kurgu yapıtlarındaydı. Fakat gelişen teknoloji bunları gerçek hayata da taşıdı. Bugün henüz daha işin başında sayılsa da, ileride ne olacak diye düşünmeye bile korkuyorum.

Teknoloji Her Şeyden Önce Askerlerin Hizmetinde
Büyük paralar ve emekler harcanarak elde edilen teknolojik gelişmeler ne yazık ki önce askeri amaçlarla kullanıma sunuluyor. Diğer taraftan bakarsak da zaten bu çalışmalar öncelikle askeri amaçlı olmasalar, kimse bu kadar çok parayı bu işe yatırmazdı. Bu konudaki tek tesellimiz bu teknolojilerin daha sonraları (“biraz suyu çıktığında”) insanların hizmetine iyi yönde de sunulması.

1960’lardaki uzay yarışı da buna benzer sonuçlar doğurdu. Askeri rekabetin bir uzantısı olan uzay yarışı, ABD ile Rusya arasında 1980’ere, 1990’lara kadar kıran kırana geçti. Çok büyük paralar harcandı… Bu arada ortaya çıkan teknolojiler zaman içinde sivil amaçlarla kullanıma sunuldu. Eğer askeri ve uzay rekabeti olmasaydı, bugün günlük hayatımıza girmiş birçok teknoloji çok yıllar sonra ancak elimizde olacaktı.

Askeri Alanda Robotlar
Robotların en parlak alanlarından birisi askeri alanlar olacak kuşkusuz. Üstünlük yarışında robotların büyük bir etkisi olacak. Bu etki zaman içinde giderek daha da artacak. Robotların insanlara göre birçok üstünlüğü bulunuyor ve bu askeri açıdan içinde önemli avantajlar barındırıyor. Zamanla savaşta robot zayiatı, asker zayiatından çok daha da ucuza gelecek. İşin en iyi tarafı ise belki savaşlarda çok daha az insan “zarar” görür…

Yıllardır kullanılan “akıllı bomba” Tomahawk füzeleri tam anlamıyla birer robot sayılırlar. Askeri alanda robotların kullanımına öncü sayılabilirler. Tomahawk’lar, hedefi yüzlerce kilometre uzaktan birkaç metre yanılma payıyla yok edebiliyor. Hedefine son derece alçak bir rotayla, sessizce, radarlara yakalanmadan yol alıyor. Hedefini tam istenen noktadan vuruyor. ABD bunlardan binlercesini Irak’ta kullandı.

Önceleri istihbarat amaçlı geliştirilen uzaktan kumandalı insansız keşif uçakları da son yıllarda önemli gelişmeler geçirdi. Hele de Irak savaşının başlarında ve Afganistan’da “büyük faydası” görülen bu “oyuncaklara” daha sonra “hazır hedefi böyle güzel görürken niye imha da etmesin” düşüncesiyle silahlar da yerleştirildi. Havadan karaya atılan silahlarla bu uçaklar, uçan birer robot savaşçıya dönüşmeye başladılar.

Karada ise kullanılan robotlar daha çok uzaktan kumandayla yönetilen paletli minik “tank”lar. Önceleri bomba şüphesi taşıyan paketleri etkisiz hale getirmek, bomba imha uzmanlarının zarar görmesini engellemek için geliştirilen bu robotlar daha da geliştirilip savaş alanlarında kullanılmaya başlandı. Bomba imha robotlarında yer alan silahlar, şüpheli paketi gerektiğinde imha etmek için basınçlı su ve patlatma fünyeleri. Fakat savaşa giden robotlar üzerlerinde tankları bile imha edebilecek silahlar yer alabiliyor.

Rambo gibi birkaç yıl önce Irak’a gönderilmeye başlanan Talon adındaki uzaktan kumandalı robot “savaşcı”, kısa zamanda başarı kazandı. Devriye, keşif, bomba ve mayın imha işlerinde öncelikle kullanılmaya başlanan bu robot, gelecekteki neslin öncüsü.

Irak’ta görev yapan diğer bir robot ise Talon’un bir benzeri. Akademik robotik alanında lider MIT (Massachusetts Institute of Technology) enstitüsünün robot kısmını yıllardır yöneten Rodney Brooks’un da kurucuları arasında yer aldığı iRobot şirketi tarafından geliştirilen PackBot bu. Önceleri insanların giremeyeceği yerlerde, özellikle keşif yapmak amacıyla geliştirilen iki paletli PackBot, adını önceleri Mısır piramitlerindeki araştırmalarda duyurdu. Şimdi ise Irak’ta ve Afganistan’da keşif ve bomba/mayın imha işlerinde kullanılıyor. Bugüne kadar 500’den fazla PackBot değişik amaçlarla göreve başladı. PackBot’un önemli bir avantajı, ana paletin ön tarafında pozisyonu değiştirilebilen ek paletlere sahip olması. Zor coğrafi şartlarda hareket yeteneğini çok artıran bir özellik. PackBot’un üstünde genel amaçlarla kullanmak için çok eklemli boru şeklinde bir kol yer alıyor. Bu kolun ucuna kamera ve değişik aparatlar, bomba imha işinde kullanılabilen robot el takılabiliyor.

Bu arada ilginçtir ki PackBot’un imalâtçısı iRobot’un geliştirip ürettiği robot elektrik süpürgesi Roomba bugüne kadar iki milyondan fazla satmış durumda. Milyonlarca evde kullanılıyor. Evlere giren bu robot şirketi, geleceğin savaşçı robotunu da geliştirip, savaşa gönderiyor… Her ne kadar MIT, Rodney Brooks ve iRobot’u sevsem de gerçekler böyle…

Robot Gladyatörler
Şimdiye kadar bahsettiğimiz robotların daha “soft” olanları ise robotlar arası müsabakalarda “savaşıyor”. Bazısı sportif ölçülerde bir biriyle mücadele ederken bazısı ise gerçekten ölüm-kalım savaşı veriyor. Önceleri Discovery Channel’da yayınlanan “Robotica” türü turnuvalarda robotlar rakiplerini döner testere, kesici-delici çekiçler, yakıcı alevler gibi silahlarla etkisiz hale, bazen de imha etmeye çalışıyorlar. Bunlar genellikle uzaktan kumanda ile sahipleri tarafından kumanda ediliyor. İşin felsefi yanı ise teknik boyutundan çok daha derin… Bu robotları yapan ve savaştıranların en az yarısı hiç de öyle kavgacı, kaba kuvvet meraklısı kişiler değil gördüğüm kadarıyla. Heavy Metalci’lerde de zaman zaman bu kanıya vardığım oluyor.

Daha önceki sayılarda bahsettiğim bücür insan biçimli robotları da bu alanlarda görmeye başladık. Neyse ki onlar şimdilik futbol maçı ve Kung-Fu müsabakaları dışına pek çıkmıyorlar. Ama korkarım ki yakın bir gelecekte, aynı eski Roma’da olduğu gibi, onbinlerce insana (android) benzeyen robotların ölüm-kalım savaşlarını büyük bir keyifle eğlence için seyredecek!?

Dünyayı Kim Kurtaracak?

2006'Ağustos

Enerji, dünyadaki hayatın can damarı. Enerji tüketimimiz de ihtiyacımız giderek artıyor. Başlıca enerji kaynağımız fosil yakıtlar ise tükenmek üzere... Kimilerine göre şimdiden endişelenmek anlamsız. Daha uzun bir süre bu yakıtlar bize rahat rahat yeter. Kimisine göre ise de fosil yakıtların yerine geçecek enerji kaynağını bulmak için geç bile kaldık!..

Kim haklı diye düşünmeye gerek yok bence. Biran evvel yeni ve doğaya zarar vermeyen ya da çok az zarar veren bir enerji kaynağı bulmamız elzem. Fosil yakıtlar daha yüzyıllar boyunca yetecek bile olsa, en yakın zamanda yeni enerji kaynağımıza geçmek zorundayız. Küresel ısınma başta olmak üzere fosil yakıtlar biterken, dünya da bitecek çünkü! Aç gözlülük ve umursamazlıkla dünyamızı ve bu arada da kendimizi o kadar çok zehirliyoruz, o kadar çok zarar veriyoruz ki, dünyanın uçsuz bucaksız doğası bile bunu kaldıramaz oldu.

Peki güzelim petrolün yerine ne geçecek? Son yıllarda giderek adını daha sık duymaya başladığımız Hidrojen mi; güneş enerjisi, rüzgar enerjisi ya da nükleer enerji mi, yoksa başkası mı?

Hidrojen
Bir kere Hidrojen bildiğimiz anlamda bir enerji kaynağı değil. Elektrik gibi bir aracı. Hidrojen doğada bol bol mevcut. Ama küçük bir sorun var. Ne yazık ki doğrudan kullanılabilecek durumda değil. Canlılar için çok önemli diğer bir element ile, Oksijen ile kaynaşmışlar. Onları birbirinden ayırmak gerekiyor. Bunun için de bir enerji harcamamız gerekiyor. Harcadığımız enerji de daha sonra Hidrojen'den elde edeceğimiz enerjiden daha az olmalı.

Hidrojeni suyun dışında doğalgaz, alkol gibi Hidrojen bileşikli maddelerden de elde edebiliriz. Bu konuda kayda değer çalışmalar, verimli yakıt pilleri birer birer tanıtılıyor. Ama bu seçenek de şimdilik çok uygun değil.

Bu arada önde gelen otomotiv üreticileri ve petrol şirketleri Hidorjen ile çalışan araçları gündelik hayatta test etmeye başladılar. Hidrojenin taşınması, saklanması ve araçlarda yakıt olarak kullanılması konusunda önemli bir mesafe alındı, birçok handikap aşıldı. Fakat halâ Hidrojeni verimli bir şekilde elde edebilme sorunu önümüzde can sıkıcı bir şekilde duruyor.

Hidrojen deyince akla Bor madeni de geliyor. Dünyadaki Bor rezervinin büyük bir bölümü ülkemiz sınırları içindeymiş. Konunun uzmanları Hidrojenin kullanımında Bor'un önemli bir rol üstlenebileceğini söylüyorlar. Fakat halâ bu durum çelişkili. Bakalım zaman ne gösterecek.

Güneş Enerjisi
Sınırsız ve çok büyük bir enerji kaynağı Güneş'imiz. Dünya'mızın hayat kaynağı... Farkında mısınız; nükleer enerji dışındaki tüm enerji kaynakları aslında Güneş enerjisinin bir türevi. Fosil yakıtlardan tutun da, rüzgar enerjisine kadar hepsi aslında Güneş'in enerjisi.

Son yıllarda Güneş enerjisinden doğrudan faydalanma yöntemlerinde önemli gelişmeler oluyor. Eskiden uzay araçlarının uzun vadeli elektrik kaynağı ve bol güneşli bölgelerin su ısıtıcısıydı sadece. Şimdi güneş pilleri çok daha ucuz ve verimli hale geldi. LCD ve plazma ekranlar nasıl ucuzladı ve yaygınlaştıysa, güneş pilleri de pek yakında aynı duruma gelecek. Güneş pilleri bize doğrudan elektriğimizi sağlıyor. Elektriği de istediğimiz biçimde kullanmamız çok kolay. Burada önemli sorunlardan biri güneş pillerinin verimli olabilmesi için havanın bulutsuz olması ve dik açıda bakılması gerekiyor. Araya giren ince bir bulut bile verimi önemli ölçüde etkiliyor. Güneş pillerinin hareket eden güneşi takip etmesi de verime etki ediyor.

Güneş pillerinde elde edilen elektriğin mutlaka depolanması gerekiyor. Yoksa geceleri ve bulutlu havalarda durum kötü. Depolama için de şimdilik en pratik yöntem akü kullanmak. Ama daha verimli ve büyük kapasiteli depolama araçları bulunması da önemli. Özellikle mobil sistemlerde aküler büyük bir ağırlık ekliyor, çok da yer kaplıyorlar. Belki gelecekte bu iş için Hidrojen kullanılır.

Özellikle bizim gibi bol güneşli ülkelerde güneş pilleri gelecekte çok önemli bir enerji kaynağı olabilecek potansiyele sahip. Verimin biraz daha arması ve maliyetlerin biraz daha düşmesi ile her yerde bunlara rastlamaya başlıyacağız. Yakın bir gelecekte evlerin çatıları hatta güney cepheleri cam gibi güneş pilleriyle kaplanacak. Nano teknoloji sayesinde boya olarak ve ışık geçiren camlara ince bir film katmanı olarak da uygulanabilirse her yapı elektriğinin önemli bir bölümünü kendisi elde edebilir. Arabalar bile güneş pilli ve Hidrojen motorlu hibrit araçlar haline gelebilir.

Rüzgar Enerjisi
Bazı ülkelerde elektrik üretiminin kayda değer bir kısmı rüzgar jeneratörleriyle elde ediliyor. Ülkemiz de bu açıdan şanslı olanlardan biri. Fakat bizde henüz pek yaygınlaşamadı. Ama yakın bir gelecekte durum aniden değişebilir. Bu günlerdeki enerji krizi meselesine bakılırsa çok geçmeden bazı fabrika ve şehirler kendi elektriklerini rüzgardan elde etme yoluna gidebilirler.

Bu konudaki teknoloji önündeki sorunların çoğunu çözdü, maliyet de birçok yer için çok uygun. Uzun vadede kendisini kolayca amorti ediyor. Başta bu yatırımı göze almak işin en zor tarafı sanırım. Bu arada her nekadar rüzgar enerjisi doğal, yeşil, yenilenebilir, çevreci bir enerji kaynağı olsa da bazı olumsuz yönleri var. Bunlar bazen çok önemli olmasa da bazı yerlerde çok önemli. En önemli olumsuzlukları görüntü ve ses kirliliği. Özellikle tarihi ve turistik yerlere yakın kurulmamaları gerekiyor.

Nükleer Enerji
İkinci dünya savaşının kaderini değiştirecek güç olarak ortaya çıkarılan nükleer enerji ya da eski tabiriyle atom enerjisi, savaş sonrası giderek artan enerji ihtiyacımızı karşılayacak bir potansiyele sahip bir kurtarıcı olarak görüldü. Gelişmiş ülkelerde birçok atom elektrik santralleri kuruldu. Dünyanın en büyük gemileri ve denizaltılarında mucize enerji kaynağı olarak kullanıldı. Fakat zamanla bunun atıkları ve meydana gelen kazalar bunları başımıza dert etti. Her ne kadar ciddi yatırımların riskleri yok, bunlar temiz enerji kaynakları denilse de artık insanların çoğu bunlara itibar etmiyor.

Gelişmiş ülkelerde ömürlerini tamamlamaya başlayan atom santrinin yerine yenileri yapılmaz oldu. Bizim gibi geriden ülkelere ise şimdi bunlar pazarlanmaya çalışılıyor. Bizdeki bazı akıllılara göre gelecekte enerji ihtiyacımızın tek kurtuluş yolu. Son yıllarda da bunun belli aralıklarla, çeşitli "sebeplerle" ısıtıp ısıtıp önümüze koyuyorlar.

Önceleri Akkuyuda şimdi ise Sinop'ta atom santralı kurmak istiyorlar. İstanbul Küçükçekmece Gölü kıyısındaki araştırma amaçlı nükleer santral ise onlarca yıldır sessiz sedasız çalışmaya devam ediyor. Hem de birinci derecede deprem bölgesinde ve İstanbul'un göbeğine sadece 20-30 km uzakta...

Sonuçta...
Yakın bir gelecekte geleceğin enerji yıldızı ne olacak hep birlikte olacağız. En büyük umudumuz ve beklentimiz ise geleceğin enerji kaynağı her ne olursa olsun, mutlaka çevreyle dost olsun. Kendimizi zehirlemekten, dünaymızı yok etmekten kurtulalım!

Internet'te Define Avı

2006'Temmuz

Internet adındaki dev, uçsuz bucaksız bilgi okyanusu her geçen gün daha da genişliyor, daha da derinleşiyor. Aklınıza gelen gelmeyen her şey burada mevcut. En büyük kütüphanelerde olmayan bilgiler bile burada... Fakat ne yazık ki İstanbul'un şehir yerleşimi gibi karışık, çarpık ve düzensiz. Böyle bir ortamda Internet'ten faydalanmak da İstanbul trafiğinde gezmeye benziyor. Ulaşmak istediğiniz yere varabilmek için yolu bilmeniz ve sıkışık trafikle boğuşmanız gerekiyor.

Milyonlarca web sitesi kapılarını açmış ziyaretçilerini bekliyor. Bunlar arasından seçim yapmak, aradığınız bilgilere kavuşmak bazen çok kolay, bazen de çok zor olabiliyor. Neyse ki Google, Altavista, Yahoo, MSN Search gibi arama motorları var. Bunlarla aradığınıza ulaşmanız kolaylaşıyor. Yoksa adını duymadığınız, adını görmediğiniz bir web sitesine ulaşmak ancak deneme yanılma yöntemiyle isimleri tahmin etmeyle mümkün.

Internet'in "Çöpçatanları" Arama Motorları
Internet'te aradığınızı bulmanın anahtarı tabii ki arama motorları. İstenilen hedefe tek atışta varmanın yolu doğru ve etkili bir arama motoru ve doğru anahtar kelimeleri kullanmak. Zamanımızın en favori arama motoru Google ile bile aradığımıza ulaşmak bazen mümkün olmuyor. Aradığınıza ulaşmak için doğru anahtar kelimeleri ustalıkla kullansanız bile saatlerce oraya buraya bakıp, asıl hedefinize ulaşamaya biliyorsunuz. Hele de aradığınız "çetrefilli" bir şey ise işiniz zor. Samanlıkta iğne aramaktan farkı olmayabiliyor.

Google'ın "kendimi şanslı hissediyorum" düğmesi de ilginç bir uygulama. Bilmiyorum kullanım oranı nedir ama ben çok nadir de olsa buraya basıyorum bakalım şanslı mıyım diye... Genellikle de şanslı olduğumu görüyorum. Bunda benim mi payım var, yoksa Google'ın mı var diye bakmak lâzım bir ara...

Günümüzde aranan sadece bir metin değil, resim, video, haber grubu ya da başka bir şey olabiliyor. Bunların arasından da arananı bulup, kullanıcının önüne getirmek başka bir marifet. Google işi büyüttü ve şehir haritalarından Dünya hatta Mars haritalarına kadar götürdü işi. Buna en çok emlâkçılar ve site kuracak "kelepir" arsa arayan müteahhitler sevinmiştir sanırım.

Arama motorlarının sahip olması gereken bir marifet de arama yapılırken istenmedikçe açık-seçik veya zararlı olabilecekleri sonuçlar arasında listelememek. Web sitelerinde bazen çok alakasız kelime ve resim adları kullanılabiliyor. Bazıları sadece arama yapanlara olta niyetine aklınıza gelen gelmeyen her kelimeyi koyuyorlar. Bunları ayırt etmek de öncelikle arama motorunun görevi.

Aradığını Bulmanın Verdiği Haz...
Bir hafiye (detektif) gibi iz sürerek, bir arkeolog, bir define avcısı gibi araştırarak aradığınıza ulaşmak bazen çok eğlenceli ve zevkli olabiliyor. Bu kadar emek harcadıktan sonra aradığınıza da ulaştıysanız değmeyin keyfinize!.. Böyle bir hazzın tadına doyum olmaz.

Bazen de bir şeyi ararken ya da öylesine Internet'te gezinirken çok hoşunuza gidecek bir şeyle karşılaşabiliyorsunuz. Bazen resmen bir define bulabiliyorsunuz. Buna ister "bonus" deyin, ister başka bir şey, sizi çok sevindirebiliyor. Zamanında çok arayıp da bulamadığınız bir şeye, böyle ulaştığınız da olabiliyor. Böyle durumlar hem sevindirebilir hem de "ben bunu daha önce nasıl bulamadım" diye kahredebilir. Ne olursa olsun bulmak güzel!..

Benim en çok başıma gelen de bir şeyi ararken rastladığım hoşuma giden ya da ileride işime yarar diye inceleme, arşivleme içgüdüsü nedeniyle asıl yolumdan ayrılıp, başka yollara sapmam. Sonra bir de bakarım ki asıl hedefime halâ ulaşamamış, saatlerimi başka yerlerde harcamışım. Sanırım sizler de bunu zaman zaman yaşamışsınızdır. Ne demişler; "doğru yoldan ayrılanı kurt kapar" :-)

Arama Motorlarının Motorları
Sayısız web sitesini devamlı tarayacak ve günün her anı yüzbinlerce, milyonlarca kullanıcıya anında aradığı cevabı verebilmek hiç de kolay bir iş değil. İşin donanım tarafını hayal etmek bile güç. Bankaların veritabanı sistemleri bile oyuncak gibi kalıyor. Süper bilgisayarlarla ancak karşılatırınca sıkletini buluyor.

Donanım boyutu devasa ama asıl olay yazılımda bitiyor. En doğru sonucu en kısa zamanda verebilmek gerçekten çok zor bir iş. Bunu yapacak yazılımı da geliştirmek çok iyi stratejiler ve çok emek istiyor. Kullanıcı daha "leb" demeden "leblebi" diyebilecek yazılımlar ve buna gerekli ortamı sağlayabilecek donanımlar gerçekten büyük bir yatırım.

Google'ın elden düşme ve ödünç bilgisayarlarla başlayıp, birçok dev arama motorunu geride bırakıp bugün geldiği nokta ise hayret verici bir hikaye. Bu hikayeyi anlatan kitaplardan biri de "Google Hikâyesi" ("The Google Story"). David A. Vise ve Mark Malseed imzalı bu kitabın Gökçe Köse tarafından yapılmış Türkçe çevirisi Koridor Yayıncılık tarafından aylar önce satışa sunuldu. Meraklılara duyurulur...

Büyük Bir Pazar
Birçoğumuz pek farkında değiliz ama bu "arama motorları" çok büyük bir pazar haline geldi. Baksanıza Google'a resmen Microsoft'ta "kafa tutuyor". Google'ın bu kadar büyük bir piyasa değerine nasıl ulaştığını halâ birçok insan anlayamıyor. Google'ın reklam ilişkilerini son birkaç yıldır görmeye başladık ancak.

Kullanıcıların pek farkında olmadığı ama kendini pazarlayan şirketlerin farkında olduğu bu büyük pazarın önemli bir kolu "Search Engine Market" Google sayesinde son yıllarda çok büyüdü. Daha da çok büyüyecek. Küresel ekonominin yeni düzeninde Internet giderek ağırlığını koyuyor. Tahta oturmaya da kararlı.

Mayın Tarlası Internet

2006'Haziran

1990'ların ortalarına doğru palazlanmaya başlayan Internet'in uçsuz bucaksız "bakir toprakları" artık eskisi kadar masum ve zararsız değil maalesef. Internet'in popüleritesi artıkça kötü niyetlilerin hücumuna uğradı. Masum ve savunmasız Internet artık bir "haydut" istilası altında. Internet'teki acemi ve bilişim terörüyle tanışmamış kullanıcılar tam bir "keklik" gibi hedef tahtasının tam ortasında, başlarına geleceklerden habersiz Internet topraklarında keşif yapıyorlar.

Bilgisayarların yaygınlaşmasıyla önceleri sadece virüsler ortada dolaşırken, günümüzde virüsler neredeyse birer melek gibi kaldılar. Internet'in "özgürlüğü" kötü niyetlilerin iştahını kabarttıkça her türlü negatif yaratıcılık ve hüner bu alanda boy gösterdi. Akla hayale gelmeyecek yöntemlere her gün yenileri ekleniyor. Ve ne yazık ki birçok kullanıcı hala çok basit tuzaklara bile kanabiliyorlar. Tabi burada insan nefsinin yem olarak kullanılmasının da önemli bir rolü de var.

Internet'te geçirdiğiniz her an bir mayına basabilirsiniz
Çok değil 7-8 yıl önce karşılaşabileceğiniz en büyük siber tehlike aldığınız bir programdaki bir virüsün aktif hale gelmesiydi. Bundan korunmanın da çözümü oldukça basitti: Legal kopya kullanmak ve bilgisayara giren her şeyi anti-virüs kontrolünden geçirmek. Internet üzerinden indirilen ve e-mail ile gelen dosyaları çalıştırmadığınız sürece önemli bir risk yok idi.

Ama şimdi öyle mi?! İsteyerek ya da istemeden girdiğiniz her web sitesi bir risk kaynağı. Aldığınız bir e-mail ister bir dosya içersin ya da içermesin bir risk kaynağı. Sadece metinden oluşmuş basit bir e-mail bile başınıza belaya sokmaya yeterli.

Ahlaki ve etik olmayan içerikli bir web sitesine girmek demek, aç ve yırtıcı köpek balıklarının dolu olduğu havuza girmek demek. Binbir yolla sizi yutmak isteyen, sizden faydalanmak isteyen ve iştah kabartan yemlerle dolu sayısız web sitesi var. Sadece sayfalar arasında gezinmek ve hatta sadece ana sayfaya girmek bile başınızı çok büyük dertlere sokabilir.

Çok eskiden en kötü durumda bilgisayarınızdaki programları kaybeder, bir format atıp, yeniden kurardınız olur biterdi. Sonraları programlar dışında daha da değerli olan dosyalarınızı kaybetme riski arttı. Şimdi ise sadece onlar olsa yine iyi. Paranız dışında itibarınız, ahlakınız, sağlığınız, zamanınız bile daha birçok önemli şeyiniz de önemli bir risk altında.

Kandırmaca e-mail'ler, oltalalar, SPAM'ler...
Kandırmaca (hoax) e-mail'ler uzun bir zamandır var. Fakat nedense hala birçok insan bunlara inanıyor, ya da inanmak istiyor. Falandı, filandı diye bir sürü örnek var. Bunların bazısı ısıtılıp ısıtılıp, bazısı da yerelleştirilerek önümüze geliyor. Hele şimdi bir de "olta" yöntemleri bir çok kişinin parasına mal oldu. Bankalar değişik yollarla bas bas kullanıcıları uyarıyorlar. Ama oltaya gelen insanların sayısı ne yazık ki kötü tecrübelerden sonra ancak azalıyor.

SPAM deseniz her yerden kaynıyor. Her türlü önleme rağmen en az bir SPAM mail almadığımız bir gün bile geçmiyor. Bazılarının hala ne olacak, silip geçiverirsin düşüncesinde. Ama kazın ayağı gerçekten öyle mi? Bunların dünyaya maliyeti maddi ve manevi bir ölçülebilse...

ADSL hattı sizi hedef tahtası haline getiriyor
Internet dünyasının tadını çıkarmak için hız şart. Ülkemizde de en uygun yolu ADSL kullanmak. Oh ne güzel 24 saat, hızlı bir bağlantı ile varın Internet'in keyfini çıkarın... Ama işin bir de diğer tarafı var. Bilgisayarınız veya ağınız 24 saat her türlü riske karşı açık. Hele de hiçbir güvenlik önleminiz yoksa, kapılar ardına kadar açık. Hani beni soyacak hırsız yok mu der gibi evinizin kapılarını açık bırakmaktan bir farkı yok.

Hala bazı küçük-büyük kurumlarda C:'leri tam paylaşıma açık, şifre mifre istemeyen ağlar var. Böyle bir bilgisayarın IP'sini bulmak dışında sanki kendi bilgisayarınızda çalışıyormuş gibi istediğinizi yapmanız işten bile değil.

Korunuyor musunuz?
Öyle ya da böyle bir çok kullanıcı bilgisayarında güvenlik önlemi alıyor. Fakat bunları yakından incelediğimizde büyük kurumlarda bile çok büyük güvenlik açıklarına rastlamak mümkün. Yeterli yazılım donanım olsa bile yanlış kurulum ve konfigurasyon her şeyi yerle bir edebiliyor. Hatta ağ üzerinde bir bilgisayara bağlı eski bir modem bile bütün güvenlik sistemini yok sayabilir.

Kurumsal ve kişisel ortamlarda çok önemli bir konu olan yedekleme bile genellikle gerektiği şekilde yapılmıyor, ya da yapılamıyor. Gün olur da bu yedeklere iş düştüğünde, o güvendiğiniz ve içinize rahatlatan yedeklerin bir çöp kadar değeri olmadığını gören sayısız "vaka" var.

Eee Internet'e girmeyelim mi yani?
Bu kadar iç karartıcı bir tablodan sonra "Internet'e girmeyelim mi?" sorusu gelecek tabii ki. Hatta "bilgisayar bile kullanmayalım" diyenler de çıkabilir. Nasıl ki bizi kömür haline bir anda getirebilecek elektrik ile her an bir arada yaşıyorsak, bilgisayar ve Internet de bizim için vazgeçilmez durumda. Gerekli önlemeleri alır ve her an dikkatli olursak en az risk ile hayatımıza devam ederiz.

LEGO Robot Turnuvasının Uluslar arası Finalinde Büyük Başarı

2006'Haziran

FIRST-LEGO Ligi (FLL) turnuvasının Türkiye ayağı geçtiğimiz aylarda başarılı bir şekilde tamamlanmıştı. Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı (TEGV) Fındıkzade Eğitim Parkı takımı Fepnoloji de Türkiye şampiyonu olmuştu. Turnuvanın uluslar arası ayağı ise 5-7 Mayıs tarihleri arasında Hollanda'da gerçekleştirildi.

Ülkemizden Hollanda'ya gitmeye hak kazanan takımlardan önce üçünün (Fepnoloji, İstanbul Rockets ve The Great White Sharks) gedeceği duyurulmuştu. Ödül alan takımlardan Terakki, Poseidon ve Öncü LEGO Team da eklendi ve toplam 6 takımımız bizi temsil etti. Fepnoloji yurtdışında INTER CONTI KIDS, The Great White Sharks da ETİ Great White Sharks adıyla yarıştılar.

Tabii yurtdışına gitmek bütün takımlar için çok kolay olmadı. Ülkemizdeki turnuvalarda gösterdikleri başarılar yanında bazı takımların sponsor bulmak gibi bir başarısı da gerekiyordu. Neyse ki bu konu da bazı duyarlı kişi ve kurumların gayretleriyle çözüldü.

FIRST-LEGO Turnuvaları’nın Avrupa Açık Şampiyonası Hollanda’nın Eindhoven şehrinde Eindhoven Teknik Üniversitesinin 50. yıl kutlamaları kapsamında gerçekleşti. ABD'den Japonya'ya kadar kendi ulusal turnuvalarda başarılı olan takımların kıyasıya yarıştığı "arena"da geçen yılın Türkiye şampiyonu, bu yılın da performans şampiyonu İstanbul Rockets "full çeken" iki takımdan biri oldu ve performans birincisi, ETİ Great White Sharks ise proje birincisi oldu.

Proje dalında İstanbul Rockets ikinci sırayı, INTER CONTI KIDS ve Poseidon onuncu sırayı paylaştı. Takım çalışması dalında ise ETİ Great White Sharks ve Poseidon ikinci sırayı, Terakki onuncu sırayı paylaştı.

Genel sıralamada; İstanbul Rockets 2., Poseidon 17., ETİ Great White Sharks 21., Terakki 28., INTER CONTI KIDS 33. ve ÖNCÜ LEGO TEAM 50. oldu. Uluslar arası şampiyon TR8 adındaki ABD takımı, Avrupa şampiyonu Danimarkalı Robo Genius takımı oldu.

www.firstlegoleague.org

Cüce Robot Adamlar - Bücür Robotlar

2006'Mayıs

Uzaktan kumandalı uçak ve araba gibi model araçlarda kumanda amacıyla kullanılan Servo Motorların robotlarda kullanımının yaygınlaşmasıyla, insan biçiminde birçok minik robot modeli türedi. Genellikle küçük birer insan biçiminde yapılan bu robotlarda kol ve bacak hareketleri için çok sayıda servo motor kullanılıyor. Küçük birer bilgisayar (mikrokontolör) tarafından ya da uzaktan kumanda edilen bu motorlarla, oldukça akrobatik hareketleri bile robota yaptırmak mümkün oluyor. Servo motorlu bücür robotlar daha çok robotlar arası futbol yarışması RoboCup ve diğer bir yarışma olan Robo-One'da boy gösteriyorlar.

İnsansı bücür robotların yapısı aslında oldukça basit. Bütün eklem yerlerinde birer servo motor yer alıyor. Robotu kontrol edecek bir bilgisayar veya uzaktan kumanda alıcısına bağlı bu servo motorlarla yürümek, kısmen koşmak, bir cismi tutmak ve hatta akrobatik hareketler bile mümkün. Tabii bu tür robotlara dengelerini sağlamak için insanlarda olduğu gibi bir denge sistemi de eklemek çok faydalı olacaktır. Bunun için dijital jireskop (gyro) denilen araçlardan faydalanılıyor. Kimi robotların üzerinde video kameralar da mevcut. Bu kamera ile bir top veya başka bir cisim takip etmek, algılamak mümkün.

Donanımdan ziyade yazılım tarafının zor olduğu bu alanda, birçok servo motoru aynı anda büyük bir ahenk içinde hareket ettirmek hiç de göründüğü kadar kolay değil. Denge ve ahenk çok önemli. Dört tekerlekli bir robota göre iki ayak üstünde duran bir robotta dengeyi sağlamak hesap-kitap ve maharet işi. Dengenin korunmasında kollardan da faydalanılıyor ama, dikkat edilmezse kolların dengeyi bozması da mümkün.

Futbolcu Robotlar
En gözde robot yarışmalarından biri olan RoboCup'ta robotlar, futbol ve diğer alanlardaki maharetlerini sergiliyorlar. Son yıllarda servo motorlu bücür robotların ağırlıkları giderek daha çok hissedilen bu yarışmalarda, futbolcu robotlar birbirleriyle top oynadılar, goller attılar. Özellikle de penaltı atışlarının çok eğlenceli olduğu bu yarışmalarda, robotlarda her yıl kayda değer gelişmeler gözleniyor.

Bazı yönlerden henüz daha oldukça ilkel olan futbolcu robotlar bazen bir türlü topa vuramaya biliyor ya da tam topa vuracak dengesini kaybedip düşebiliyor. Kalecilerin hareketleri ise daha da ilginç olabiliyor. Yanlara atlayarak kurtarış yapanlar, bacaklarını açıp topu engelleyenlerine kadar hepsinin ayrı stilleri var.

Bire-bir ve takım halinde yapılan futbol karşılaşmalarında robotların kontrolü değişik yöntemlerle sağlanıyor. Saha üstünde yer alan kuş bakışı kameralarından alınan görüntünün bilgisayarlar tarafından işlenmesi ve buna göre robot takımının yönlendirilmesi, robotların üzerindeki kameralar tarafından alınan görüntünün işlenerek robotların hareket etmesi gibi yöntemler kullanılıyor.

Bu yılki RoboCup Almanya'nın Bremen şehrinde 14-20 Haziran tarihleri arasında düzenlenecek. Alman robotçularının çok sıkı hazırlandığı bu yarışmalarda Uzakdoğuluların yine baskın olmaları bekliyor. RoboCup'a geçtiğimiz yıllarda ülkemizden Boğaziçi Üniversitesi'nden de katılım olmuştu. Hatta geçen yıl başarılı dereceler de almıştık.

Kung-Fu'cu Robotlar
Bücür robotların gösteri amaçlı kullanım alanlarının başında "dövüş" geliyor. Robotik alandaki gelişmelerde önde olan Uzakdoğulular, kendi dövüş sanatlarını da bu alana uygulamaktan büyük bir zevk alıyorlar. Bücür robotların kıyasıya yarıştığı (!?) spor alanlarının başında Kung-Fu yer alıyor. Sumo güreşi ise eskiden beri robotların en favori sporu.

Dövüş sanatlarını icra eden robotların müsabakaları video oyunlarını andırıyor. Burada sanki ekrandaki karakterler robot olarak 3 boyutlu hale gelmişler. Oldukça çevik ve "fiyakalı" hareketler yapabiliyor, takla bile atabiliyorlar. Böyle giderse ileride "önemli" kişiler kendilerine koruma olarak bu çelik "fedai"leri tutacaklar.


- ~ o ~ -

Servo Motor Nedir?
Basit bir düz akım (DC) elektrik motorunun dişli çarklarla dönüş torkunun yükseltildiği ve basit bir elektronik sistemle dönüş açısının kumanda ile eşitlendiği bir sistem. Uzaktan kumanda vericisindeki kumanda çubuğunun hareket yönü ve açısına bağlı olarak kumanda edilen araçtaki servo motor, aynı yön ve açıda hareket eder. Servo motorlar saat yönünde (+) ve saatin ters yönünde (-) 180 derece açı yapacak şekilde dönebilmektedir. Normalde bir motor gibi düz bir dönüş (360 derece) yapmazlar. Dişli çarklar üzerindeki sınırlayıcı parçanın ortadan kaldırılmasıyla (hacking) ancak bu mümkün olur.

Uzaktan kumandalı bir arabayı ele alacak olursak, uzaktan kumanda üzerinde sağ-sol yön (direksiyon) çubuğu ve gaz çubuğu bulunur. Sağ-sol yön çubuğu, arabanın üzerindeki ön tekerleri gerçek bir arabadaki gibi sağ veya sola doğru yönlendirir. Dönüş yönü ve açısı kumanda cihazından gelen veriye göre olur. Gaz çubuğu da bir yönde gaz, ters yönde freni kumanda eder.

Geleneksel servolar analog elektronik devreleriyle kumanda edilirken, yeni tip dijital (sayısal) servolarda bu iş dijital olarak yapılmakta.

LEGO'un Yeni Robot Seti: MINDSTORMS NXT

2006'Nisan

Eğitim ve oyun dünyasının efsanevi markası LEGO, yıllar sonra nihayet robot setini yeniledi. Robotik alanındaki öncü akademik kurum olan MIT tarafından yıllarca önce geliştirilen MINDSTORMS Robotic Invetion System'in yerine geçecek MINDSTORMS NXT önemli yeniliklere sahip.

LEGO'nun robot setlerinin özelliği, standart parçaların yanında özel dişli çarklar, motorlar, algılayıcılar ve bunları kontrol edecek RCX denilen kumanda bilgisayarına sahip olması. Set ile birlikte gelen MINDSTORMS Robotic Invetion System veya ROBOLAB yazılımları ile kolayca programlanabilen RCX ile ileri seviye robotlar bile geliştirmek mümkün.

Yeni robot seti öncekisinin çizgisini takip etse de tepeden tırnağa geliştirilmiş, birçok da yenilik katılmış.
Çok daha teknik ve ileri uygulamalara imkan veren yeni robot seti, LEGO'cuları çok sevindirecek. MINDSTORMS Robotic Invetion System 2.0'ın standart seti yurtdışında 200 USD civarındaydı (Türkiye'de ise sadece 600 YTL!). Fiyatı önceki setin fiyatından biraz daha pahalı olacak gibi görünse de, yeni özelliklerinin yanında gerçekten değer. Yeni setin Ağustos ayında satışa sunulması bekleniyor.

NXT Intelligent Brick
Yeni setin kontrol bilgisayarı NXT Intelligent Brick, RCX'e göre birçok yenilik içeriyor. 32 bitlik bir mikroişlemciye sahip olan kontrol bilgisayarı öncekisine (RCX) göre çok daha büyük ve grafik özellikli bir ekran ve daha az tuştan ibaret. Çok daha gelişmiş özelliklere sahip olmak yanında birçok yeniliğe de sahip. Çıkışlar telefon bağlantıları gibi. Aynı anda takılabilecek algılayıcı (sensor) sayısı 3'ten 4'e çıkmış. Motorların bağlandığı kumanda çıkışları çift yönlü iletişime sahip. Motorların üzerindeki pozisyon algılayıcıları sayesinde geri besleme (feedback) bilgisi almak da mümkün hale gelmiş.

Kumanda bilgisayarıyla programların yazıldığı bilgisayar arasındaki bağlantı daha önce IR (Infrared-Kızılötesi) kulesi yardımıyla yapılırken, artık USB 2.0 ve Bluetooth ile yapılabiliyor. Bu da önceki iletişim sorunlarını giderecek. Özellikle aynı ortamda bulunan birden fazla RCX iletişimde kargaşaya yol açıyordu.

Buzzer ses çıkışı yerine gerçek bir ses hoporlörü yer alıyor. Çok önemli ve kullanıcıları rahatlatan bir yenilik de şarjlı Lityum pillerin kullanılması ve bunların çıkarılmadan şarj edilebilmesi.

Etkileşimli Servo Motorlar
Eski setin motorları gerçekten harikaydı. Dişli sistemleri sayesinde yüksek torklu, güçlü, düşük gerilimlerde bile çalışabilen, hafif ve kullanışlıydılar. Ama ne yazık ki çok önemli bir kusurları vardı. Basit bir tekerlekli araç yapıp, iki taraftaki tekerlekleri ayrı iki motorla hareket ettirdiğinizde az ya da çok bir yöne doğru kayma oluyordu (rot/balans ayarları bozuk yani :-). Bu da istediğiniz yönlendirmeyi yapmakta, hassasiyette büyük sorunlara yol açabiliyordu.

Yeni motorlar düz doğru akım (DC) motoru yerine, model uçak ve otomobillerin yönlendirilmesinde de kullanılan servo motorlar yer alıyor. Bu motorların özelliği düz dönüş yerine istediğiniz derecede döndürmeye olanak sağlaması. Motorların üzerindeki durum algılayıcıları sayesinde motorun hareketiyle ilgili geri bildirim de alabildiğiniz için kontrol çok daha kolay ve hassas yapılabiliyor. Gerçekten harika bir gelişme olmuş!

Ultrasonik Algılayıcı
En önemli yeniliklerden birisi olan sesötesi (ultrasonik) algılayıcılar sayesinde yarasalar gibi öndeki nesneleri görebilen robotlar yapmayı mümkün kılıyor. Uzaylı yaratık E.T.'nin kafasına bezeyen bu algılayıcı üzerinde iki yanda göz gibi görünen biri verici diğer de alıcı sesötesi eleman var. Vericiden gönderilen sesötesi ses dalgası çarptığı nesnelerden geriye doğru bir eko dönüşüne sebep oluyor. Geriye dönen yansımanın gecikme süresi ve şiddeti bilgilerinin işlenmesi ile sınırlı da olsa sanal bir "görüş" olanağı sağlanıyor. Böylece örneğin engellere çarpmadan ilerleyebilen bir robot araç yapmak mümkün.

Ses Algılayıcısı
Yeni eklenen bu sensor sayesinde etraftaki sesler algılanıp işlenebiliyor ve bunun sonucunda robotun hareketlerine yön verilebiliyor. Sesin şiddeti dışında sesle verilen komutları da anlamaya imkan veren ses algılayıcısı ile çok gelişmiş "lâftan anlayan" robotlar yapmak oldukça kolaylaşıyor.

Işık Algılayıcısı
Önceki sette de yer alan bu algılayıcılar daha da gelişmiş, daha da güvenilir hale getirilmiş. Işık yayan ve ışık algılayan iki göz LED'ten oluşan bu algılayıcılar ile ışık şiddeti, çizgi takibi, nesne algılama gibi özelliklere sahip.

Dokunma Algılayıcısı
Eski algılayıcılarla aynı özelliklere sahip basit bir anahtar. Özellikle robotun bir yere çarpması ya da dokunmasında kullanılıyor.

Dönüş Algılayıcısı
NXT setinde eskisi gibi ayrı dönüş (rotation) sensor yer almıyor. Algılayıcılar doğrudan motorlara takılmış. Bu hem pratiklik hem de sınırlı sayıdaki (sadece 4 adet) giriş portunun daha verimli kullanılmasını sağlamış. Bu gerçekten iyi olmuş.

http://www.lego.com/
http://www.legomindstorms.com/

FIRST-LEGO Ligi Türkiye Robotik Turnuvası Şampiyonu Fepnoloji Takımı Oldu

2006'Nisan

Bu yıl ülkemizde ikincisi düzenlenen FIRST LEGO Ligi Robot Turnuvası 18 Şubat'taki İstanbul, 25 Şubat'taki İzmir elemelerinin ardından 11 Mart'ta Educaturk Eğitim Fuarı bünyesinde İstanbul Lutfi Kırdar Kongre Merkezi'inde yapılan İstanbul Milli Eğitim Müdürü Ömer Balıbey'in de katıldığı final ile son buldu.

Turnuvaya ilk kez katılan Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı (TEGV)'nın Fındıkzade Eğitim Parkı (FEP) Fepnoloji adındaki takımıyla Türkiye şampiyonu olurken, Diyarbakır Eğitim Parkının takımı Grup Mezo da "yaratıcı sunum" alanında kupa aldı.

Robot performansı dalında kıran kırana geçen karşılaşmalar sonunda geçen yılın şampiyonu İstanbul Rockets takımı birincilik kupasını alırken, zorlu rakibi İstanbul elemelerinin şampiyonu Terakki ikincilik, İzmir elemelerinin şampiyonu Poseidon üçüncülük kupalarını aldılar.

Diğer kupaları ise; en iyi proje ile The Great White Sharks, en iyi robot tasarım ile Altın Boynuz, en iyi takım çalışması ile Öncü Lego Team, en yaratıcı çözüm ile Takevics, en dayanıklı tasarım I-Robot, yaratıcı tasarım ile Ocean Guards ve Semih Güven özel ödülünü The End takımları kazandı.

Mayıs ayında Hollanda'da yapılacak olan uluslar arası turnuvada Türkiye'yi temsil etme hakkını kazanan takımlar Fepnoloji, İstanbul Rockets ve The Great White Sharks oldu. Geçen sezonun şampiyonu İstanbul Rockets daha önce ABD'de Atlanta'da yapılan uluslar arası turnuvada da ülkemizi başarıyla temsil etmişti.

Bu yılın konusu (tema) denizler ve su kaynaklarını kapsayan "Ocean Odyssey-Denizlere Yolculuk" idi. Gelecek sezonun konusu ise "Nano Quest-Nano Macera" olacak.

FIRST-LEGO Ligi Türkiye Robotik Turnuvası 2005/2006

2006'Mart

ABD'de ilki 1998 yılında düzenlenmeye başlayan, geçen yıl da ülkemizde ilk kez düzenlenen FIRST LEGO Ligi Robot Turnuvası'nın ikincisi 18 Şubat'taki İstanbul elemeleri ile start aldı. 25 Şubat'ta İzmir elemelerinin ardından 11 Mart'ta İstanbul'da yapılacak final ile son bulacak. Türkiye finalinin yapılacağı ulusal turnuva Educaturk Eğitim Fuarı sırasında İstanbul Lutfi Kırdar Kongre Merkezi'inde yapılacak. Turnuvanın seyircilere yönelik kısmı 13:30 ile 17:30 arasında...

9 ile 16 yaş arasındaki 5 ila 10 çocuktan oluşan takımların rekabet ettiği turnuvada, her yıl değişen bir tema (konu) seçiliyor. Bu temaya göre LEGO'lardan oluşturulan pist (base) üzerinde takımlar verilen görevleri yerine getirmeye çalışıyorlar. Başarılan görevlere göre performans puanı elde ediliyor. Takımlar performans dışında hazırladıkları teknik ve proje sunumları, gösterdikleri takım çalışması başarısına göre de değerlendiriliyorlar.

Geçen sezon ülkemizde ilk kez düzenlenen turnuvanın konusu engellilerin karşılaştıkları sorunlar üzerinde kurulu "No Limits-Engel Yok" idi. Bu sezon yine sosyal içerikli bir konu seçilmiş: Doğal denge açısından çok önemli olan denizler ve su kaynakları "Ocean Odyssey-Denizlere Yolculuk". Gelecek sezonun konusu ise "Nano Quest-Nano Macera" olarak belirlenmiş...

FIRST LEGO Ligi'nin Doğuşu
Yüzyılın icadı olarak lanse edilen Ginger kod adıyla da tanınan Segway HT'in ve birçok faydalı icadın sahibi mucit Dean Kamen tarafından kurulan FIRST Vakfı ile eğitici oyuncak denince ilk akla gelen markalardan biri olan LEGO firması işbirliğiyle dünyaya gelen FIRST LEGO Ligi ilk olarak ABD'de 1.600 çocuğun katıldığı pilot bir turnuva ile başlamış. Bu yılki turnuvaya 31 ülkeden 66.000 çocuk katılıyor.

FIRST vakfının amacı çocuk ve gençlere bilim ve teknolojiyi sevdirmek. Bunu yapmak için de çeşitli yarışmalar düzenliyor. Bunlar FIRST Robotics Competetion, FIRST LEGO League, FIRST VEX Challenge ve FIRST Place. Daha fazla bilgiyi vakfın www.usfirst.org adresindeki web sitesinde bulabilirsiniz.

Ülkemizde Smartkids Aktivite Merkezi tarafından düzenlenen turnuva bu yıl Yaratıcı Çocuklar Derneği, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi ve birçok kurumun işbirliği ile düzenleniyor.