27 Ağustos 2009 Perşembe

Dünyayı Kim Kurtaracak?

2006'Ağustos

Enerji, dünyadaki hayatın can damarı. Enerji tüketimimiz de ihtiyacımız giderek artıyor. Başlıca enerji kaynağımız fosil yakıtlar ise tükenmek üzere... Kimilerine göre şimdiden endişelenmek anlamsız. Daha uzun bir süre bu yakıtlar bize rahat rahat yeter. Kimisine göre ise de fosil yakıtların yerine geçecek enerji kaynağını bulmak için geç bile kaldık!..

Kim haklı diye düşünmeye gerek yok bence. Biran evvel yeni ve doğaya zarar vermeyen ya da çok az zarar veren bir enerji kaynağı bulmamız elzem. Fosil yakıtlar daha yüzyıllar boyunca yetecek bile olsa, en yakın zamanda yeni enerji kaynağımıza geçmek zorundayız. Küresel ısınma başta olmak üzere fosil yakıtlar biterken, dünya da bitecek çünkü! Aç gözlülük ve umursamazlıkla dünyamızı ve bu arada da kendimizi o kadar çok zehirliyoruz, o kadar çok zarar veriyoruz ki, dünyanın uçsuz bucaksız doğası bile bunu kaldıramaz oldu.

Peki güzelim petrolün yerine ne geçecek? Son yıllarda giderek adını daha sık duymaya başladığımız Hidrojen mi; güneş enerjisi, rüzgar enerjisi ya da nükleer enerji mi, yoksa başkası mı?

Hidrojen
Bir kere Hidrojen bildiğimiz anlamda bir enerji kaynağı değil. Elektrik gibi bir aracı. Hidrojen doğada bol bol mevcut. Ama küçük bir sorun var. Ne yazık ki doğrudan kullanılabilecek durumda değil. Canlılar için çok önemli diğer bir element ile, Oksijen ile kaynaşmışlar. Onları birbirinden ayırmak gerekiyor. Bunun için de bir enerji harcamamız gerekiyor. Harcadığımız enerji de daha sonra Hidrojen'den elde edeceğimiz enerjiden daha az olmalı.

Hidrojeni suyun dışında doğalgaz, alkol gibi Hidrojen bileşikli maddelerden de elde edebiliriz. Bu konuda kayda değer çalışmalar, verimli yakıt pilleri birer birer tanıtılıyor. Ama bu seçenek de şimdilik çok uygun değil.

Bu arada önde gelen otomotiv üreticileri ve petrol şirketleri Hidorjen ile çalışan araçları gündelik hayatta test etmeye başladılar. Hidrojenin taşınması, saklanması ve araçlarda yakıt olarak kullanılması konusunda önemli bir mesafe alındı, birçok handikap aşıldı. Fakat halâ Hidrojeni verimli bir şekilde elde edebilme sorunu önümüzde can sıkıcı bir şekilde duruyor.

Hidrojen deyince akla Bor madeni de geliyor. Dünyadaki Bor rezervinin büyük bir bölümü ülkemiz sınırları içindeymiş. Konunun uzmanları Hidrojenin kullanımında Bor'un önemli bir rol üstlenebileceğini söylüyorlar. Fakat halâ bu durum çelişkili. Bakalım zaman ne gösterecek.

Güneş Enerjisi
Sınırsız ve çok büyük bir enerji kaynağı Güneş'imiz. Dünya'mızın hayat kaynağı... Farkında mısınız; nükleer enerji dışındaki tüm enerji kaynakları aslında Güneş enerjisinin bir türevi. Fosil yakıtlardan tutun da, rüzgar enerjisine kadar hepsi aslında Güneş'in enerjisi.

Son yıllarda Güneş enerjisinden doğrudan faydalanma yöntemlerinde önemli gelişmeler oluyor. Eskiden uzay araçlarının uzun vadeli elektrik kaynağı ve bol güneşli bölgelerin su ısıtıcısıydı sadece. Şimdi güneş pilleri çok daha ucuz ve verimli hale geldi. LCD ve plazma ekranlar nasıl ucuzladı ve yaygınlaştıysa, güneş pilleri de pek yakında aynı duruma gelecek. Güneş pilleri bize doğrudan elektriğimizi sağlıyor. Elektriği de istediğimiz biçimde kullanmamız çok kolay. Burada önemli sorunlardan biri güneş pillerinin verimli olabilmesi için havanın bulutsuz olması ve dik açıda bakılması gerekiyor. Araya giren ince bir bulut bile verimi önemli ölçüde etkiliyor. Güneş pillerinin hareket eden güneşi takip etmesi de verime etki ediyor.

Güneş pillerinde elde edilen elektriğin mutlaka depolanması gerekiyor. Yoksa geceleri ve bulutlu havalarda durum kötü. Depolama için de şimdilik en pratik yöntem akü kullanmak. Ama daha verimli ve büyük kapasiteli depolama araçları bulunması da önemli. Özellikle mobil sistemlerde aküler büyük bir ağırlık ekliyor, çok da yer kaplıyorlar. Belki gelecekte bu iş için Hidrojen kullanılır.

Özellikle bizim gibi bol güneşli ülkelerde güneş pilleri gelecekte çok önemli bir enerji kaynağı olabilecek potansiyele sahip. Verimin biraz daha arması ve maliyetlerin biraz daha düşmesi ile her yerde bunlara rastlamaya başlıyacağız. Yakın bir gelecekte evlerin çatıları hatta güney cepheleri cam gibi güneş pilleriyle kaplanacak. Nano teknoloji sayesinde boya olarak ve ışık geçiren camlara ince bir film katmanı olarak da uygulanabilirse her yapı elektriğinin önemli bir bölümünü kendisi elde edebilir. Arabalar bile güneş pilli ve Hidrojen motorlu hibrit araçlar haline gelebilir.

Rüzgar Enerjisi
Bazı ülkelerde elektrik üretiminin kayda değer bir kısmı rüzgar jeneratörleriyle elde ediliyor. Ülkemiz de bu açıdan şanslı olanlardan biri. Fakat bizde henüz pek yaygınlaşamadı. Ama yakın bir gelecekte durum aniden değişebilir. Bu günlerdeki enerji krizi meselesine bakılırsa çok geçmeden bazı fabrika ve şehirler kendi elektriklerini rüzgardan elde etme yoluna gidebilirler.

Bu konudaki teknoloji önündeki sorunların çoğunu çözdü, maliyet de birçok yer için çok uygun. Uzun vadede kendisini kolayca amorti ediyor. Başta bu yatırımı göze almak işin en zor tarafı sanırım. Bu arada her nekadar rüzgar enerjisi doğal, yeşil, yenilenebilir, çevreci bir enerji kaynağı olsa da bazı olumsuz yönleri var. Bunlar bazen çok önemli olmasa da bazı yerlerde çok önemli. En önemli olumsuzlukları görüntü ve ses kirliliği. Özellikle tarihi ve turistik yerlere yakın kurulmamaları gerekiyor.

Nükleer Enerji
İkinci dünya savaşının kaderini değiştirecek güç olarak ortaya çıkarılan nükleer enerji ya da eski tabiriyle atom enerjisi, savaş sonrası giderek artan enerji ihtiyacımızı karşılayacak bir potansiyele sahip bir kurtarıcı olarak görüldü. Gelişmiş ülkelerde birçok atom elektrik santralleri kuruldu. Dünyanın en büyük gemileri ve denizaltılarında mucize enerji kaynağı olarak kullanıldı. Fakat zamanla bunun atıkları ve meydana gelen kazalar bunları başımıza dert etti. Her ne kadar ciddi yatırımların riskleri yok, bunlar temiz enerji kaynakları denilse de artık insanların çoğu bunlara itibar etmiyor.

Gelişmiş ülkelerde ömürlerini tamamlamaya başlayan atom santrinin yerine yenileri yapılmaz oldu. Bizim gibi geriden ülkelere ise şimdi bunlar pazarlanmaya çalışılıyor. Bizdeki bazı akıllılara göre gelecekte enerji ihtiyacımızın tek kurtuluş yolu. Son yıllarda da bunun belli aralıklarla, çeşitli "sebeplerle" ısıtıp ısıtıp önümüze koyuyorlar.

Önceleri Akkuyuda şimdi ise Sinop'ta atom santralı kurmak istiyorlar. İstanbul Küçükçekmece Gölü kıyısındaki araştırma amaçlı nükleer santral ise onlarca yıldır sessiz sedasız çalışmaya devam ediyor. Hem de birinci derecede deprem bölgesinde ve İstanbul'un göbeğine sadece 20-30 km uzakta...

Sonuçta...
Yakın bir gelecekte geleceğin enerji yıldızı ne olacak hep birlikte olacağız. En büyük umudumuz ve beklentimiz ise geleceğin enerji kaynağı her ne olursa olsun, mutlaka çevreyle dost olsun. Kendimizi zehirlemekten, dünaymızı yok etmekten kurtulalım!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder