4 Aralık 2009 Cuma

Gerçek Dünyada Robotların Varlık Savaşı

2008'Haziran - TBD Bilişim

Yıllar öncesinin bilim-kurgu yıldızı bilgisayarlar günümüzde gerçek dünyada yerlerini aldılar. Fakat bilim-kurgunun diğer eski yıldızı uzay konusunda halâ hayallerimizin çok gerisindeyiz. Çocukluğumuzda seyrettiğimiz uzay filmlerine göre 2000’li yılların başlarında komşumuz Ay’a isteyen rahatlıkla seyahat edebilecek, Mars’ta koloniler kurmuş olacaktık. Ama nerdee… Uzaya seyahat için kullanılan en gelişmiş araç olan uzay mekiği de artık emekli olmak üzere. 1960’larda, 70’lerde yaşanan hızlı gelişmeler ne yazık ki uzay yarışının arka plana atılmasıyla hız kesti. Umutlar sivil uzaycılık çalışmalarına ve Çin’lilerin “bastırmasına” kaldı.

Bilim-kurgunun eski ve vazgeçilmez yıldızlarından biri de robotlar. Ne yazık ki bilgisayar alanındaki yaygınlaşma, robotlar alanında henüz yaşanamadı. Endüstriyel alanda robotlar genelin üstünde bir yaygınlaşma gösterseler de, diğer alanlarda bilim-kurgu filmlerinde “vaad edildiği” gibi günlük hayata girmelerine daha bayağı bir zaman var. Tabii kısıtlı da olsa, endüstriyel alanın dışında robotlar kendilerini göstermeye başladılar. Birkaç yıl içerisinde bu daha da hızlanacak.

Robotlar endüstriyel alanda, kendi tecrit edilmiş izole ortamlarında gayet hürler. Rahatça “yaşıyor”, işlerini yorulmadan yapıyor, “geçinip gidiyorlar”… Kafesteki kuş gibi olsalar da mutlular. Oysa gerçek dünya şartlarında robotların yaşaması çok zor. Bulunacakları ortamlar bir robotun kavraması ve orada görevlerini yerine getirebilmesi için çok karmaşık. Ortamın dinamik olması, devamlı değişmesi de durumu iyice zorlaştırıyor, kaosa sürüklüyor.

Daha henüz fiziksel engelli insanların bile rahatlıkla hareket edebileceği bir ortamı sağlayamamışken bu “vahşi” ortama robotları salıp, var olabilmelerini beklemek çok zor. Birçok robotun görevi ne olursa olsun mobil olması, bir yerden başka bir yere kazasız ulaşabilmesi gerekiyor. Arı kovanı gibi vızır-vızır bir ortamda bunu başarabilmek robotlar için şimdilik çok zor. Otomobillerde bu konuda önemli gelişmeler sağlanabilse de daha çok yolun başındayız. DARPA’nın düzenlediği Urban Challenge yarışmasında, her türlü donanıma sahip milyonlarca dolarlık araçlar bile acemi şöför durumundalar.

Robotların gerçek dünyada özgürce yaşabilmeleri için öncelikle gördüklerini algılama yeteneklerinin çok gelişmesi gerekiyor. Sesötesi ve kızılötesi sensörler etraftaki cisimleri algılamak için kesinlikle yeterli değil. Sesötesi sensörler araba park ederken, kızılötesi sensörler elimizi uzattığımızda akan musluklar için belki yeterli olabilir ama, robotlar için değil. Bazı cisimleri, insan yüzlerini algılamak şimdilik mümkün. Bazı webcam ve dijital fotoğraf makineleri insan yüzünü tespit edebiliyor olsa bile, çok daha fazlasına ihtiyaç var.

Hareket için robotlarda genelde tekerlek tercih edilse de, bu hareket yeteneğini oldukça kısıtlayan bir durum. Ev, ofis ve fabrika gibi ya da sadece yolda çalışacak robotlar için tekerlek çok sorun yaratmıyor olabilir ama, gerçek hareket özgürlüğü için ayaklı robotlar şart. Neyse ki ayaklı robotlar konusunda çok yol alındı, birçok engel aşıldı. Dengeli ve seri yürüyebilen birçok robot geliştirildi. Baksanıza, ASIMO yürümek bir yana koşmaya bile başladı. İki ayaklılar dışında dört ayaklılarda da gayet başarılı örneklere rastlamak mümkün. Boston Dynamics’in geliştirdiği robot “katır” Big Dog, izleyenleri hayrete düşürecek kadar mükemmel. Zorlu doğa koşullarında bile bir robottan beklenmeyecek bir performans sergiliyor.

Uzun lâfın kısası, hayat şartları sadece bizim için değil, robotlar için de zor. Doğaya uyum için insanların ve diğer canlıların milyonlarca yıl içerisinde geçirdikleri evrimleri, gelişmeleri, robotlardan 20-30 yılda beklemek de çok insafsız olur tabii ki. Ama yine de bir an önce robotlarla bir arada yaşamak için can atmaktan kendimizi alamıyoruz, ne yapalım…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder